ÜLKEMİZİN VE GELECEK KUŞAKLARIMIZIN AYDINLIK GELECEĞİ KARARTILIYOR.
ÜLKEMİZİN VE GELECEK KUŞAKLARIMIZIN AYDINLIK GELECEĞİ BİR GECEYARISI OPERASYONU İLE KARARTILIYOR.
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE TEK YERLİ KAYNAK DURUMUNDAKİ LİNYİT KÖMÜRÜ VARLIKLARIMIZ BİR GECE OPERASYONUYLA YERLİ VE YABANCI TALANINA AÇILIYOR.
TBMM'de bir gece operasyonu ile son anda görüşülmekte olan torba yasanın içine termik santrallara kömür sağlayan 2172 sayılı yasa ile devletleştirilen, daha sonra 2840 sayılı yasa ile devlet eliyle işletilecek madenler kapsamına alınan linyit sahalarının, 4046 sayılı özelleştirme yasası kapsamında özelleştirilmesini sağlayan bir hüküm konulmuştur.
Bu hükümle; Türkiye Kömür İşletmelerinin (TKİ) işlettiği ve termik santrallara kömür sağlayan bütün linyit sahalarının, özelleştirme çalışmaları süren termik santrallar ile birlikte yerli-yabancı enerji tekellerine verilmesi amaçlanmaktadır.
TKİ'nin elinde bulunan bu linyit sahaları, yerli kaynak niteliğiyle ülkemizin enerji güvenliğinin stratejik teminatı durumundadır. Özelleştirme ile bu tek yerli teminat da ortadan kalkmış olacaktır.
Linyit sahalarının özelleştirilmesi ve özel sektör eliyle işletilmesi dünyada ölümlü maden kazalarında ön sıralarda olan ülkemizin bu vahim iş güvenliği tablosunu çok daha derinleştirecek; Türkiye daha fazla iş cinayetlerine sahne olacaktır.
Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak, bu ülkenin geleceğinin karanlığa sürüklenmesini istemeyen bütün siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini ve bu ülkenin yurttaşlarını bu milli servetlere sahip çıkmaya, hükümeti de, gelecek kuşaklara yerli enerji kaynağı olan bir ülke bırakmak için bu düzenlemeden vazgeçmeye çağırıyoruz.
Ülkemizde kamunun elindeki bütün varlıkların yerli-yabancı ayrımı yapılmaksızın satılması ve hiçbir ölçü gözetmeksizin elden çıkarılması biçiminde uygulanan özelleştirme, ülkemizin yerli kaynaklara dayalı enerji üretiminde en önemli kaynağımız konumundaki -geçmişte hiçbir iktidarın özelleştirme düşünmediği- linyit kömürü madenlerimize gelip dayanmıştır.
Hem de bu özelleştirme düzenlemesi, TBMM'deki grubu olan partilerden, konunun tarafı meslek odaları, sendikalar ve diğer sivil toplum örgütlerinden daha önemlisi halkımızın dikkatinden kaçırılarak, bir gece yarısı operasyonu ile gerçekleştirilmektedir.
Ülkemizin aydınlık geleceğinin yerli teminatı konumundaki yeraltı servetlerimizden olan linyit rezervlerimiz, gece yarısı operasyonuna deyim yerindeyse kurban edilmektedir.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda torba yasa görüşmeleri esnasında iktidar partisi milletvekilleri, son anda verdikleri bir paragraflık kanun teklifi ile 3213 sayılı Maden Kanunu'na 2840 sayılı kanuna ekli listedeki linyit ruhsatları ile daha sonra bu sahalarla birleştirilmek suretiyle 2840 sayılı kanun kapsamına dahil olan sahaların, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirileceği ni hüküm altına alan bir geçici madde eklenmesini sağlamıştır.
Böylece:
- 1979 yılında devletleştirilen,
- 1983 yılında 2840 sayılı yasayla devletçe işletilecek madenler olarak listelenen,
- Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından o tarihten beri işletilen,
- Hemen hemen tümü termik santrallara elektrik üretimi için kömür veren,
- Ülkemizin yüzde 20-25 oranında elektrik ihtiyacını karşılayan, bu linyit sahalarının/havzalarının yerli - yabancı tekellerin arzuları doğrultusunda satılmasının önü açılmıştır.
Eti Gümüş, Eti Krom, Eti Alüminyum, Eti Elektrometalurji ve madenciliğin bir çok alanında yapılan özelleştirmelerin olumsuz sonuçları ortadayken bugün enerji kullanımında % 70 dışa bağımlı hale gelen enerji sektörümüzde, bir taraftan dağıtım şebekeleri özelleştirilmekte, diğer taraftan hidroelektrik ve termik santralleri özelleştirme idaresine devredilerek özelleştirme potasına alınmakta, ülkemiz hızla büyük bir kaosun içine sürüklenmektedir.
Bilindiği üzere, 18 adet termik santralin özelleştirilmesine yönelik ön hazırlık çalışmaları Özelleştirme İdaresi ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından koordineli bir şekilde sürdürülmektedir.
Söz konusu torba yasayla yapılan yasal düzenlemeyle özelleştirme kapsamına alınan termik santrallerle birlikte MUĞLA (Yatağan - Turgut, Milas - Ören), MANİSA (Soma), ANKARA (Beypazarı - Nallıhan), BURSA (Orhaneli, Keles), SİVAS (Kangal), BİNGÖL (Karlıova), KONYA (Ilgın), BOLU (Göynük) ÇANAKKALE (Çan), ÇORUM (Osmancık- Dodurga) illerimizde bulunan ve elektrik enerjisi üretiminde stratejik öneme sahip onlarca linyit sahası ruhsatı ve milyarlarca ton linyit rezervi yerli ya da yabancı tekellerin eline geçmiş olacaktır.
1985 yılından günümüze dek yapılan bütün özelleştirmelerden ortaya çıkan olumsuz sonuçlar, termik santrallarla birlikte linyit kömürü sahalarımızın özelleştirmesinde de yaşanacaktır.
Çok daha önemlisi, ülkemiz kömür madenciliğinde ölümlü iş kazalarında dünyada ön sıralardadır. Ne yazık ki, kamunun elindeki kömür sahalarının özelleştirilmesiyle bu utanç tablosu çok daha vahim hale gelecek, kömür madenciliğindeki ölümlü iş kazaları kat ve kat artacak; ülkemiz kömür cinayetleri ülkesi haline gelecektir.
- Bursa Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Devecikonağı beldesindeki bir yeraltı kömür işletmesinde 10 Aralık 2009 tarihinde grizu patlaması sonucu meydana gelen iş kazasında 19 maden emekçisi,
- Balıkesir Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy'de bulunan kömür işletmesinde 23 Şubat 2010 tarihinde 13 maden emekçisi,
- TTK Karadon İşletmesi'nde 17 Mayıs 2010 tarihinde grizu patlaması sonucu 30 maden emekçisi,
- 6 Şubat ve 10 Şubat 2011 tarihinde Afşin - Elbistan B Termik Santrali'ne kömür sağlayan Çöllolar sahasında meydana gelen şev kaymaları sonucunda 2'si mühendis olmak üzere 9'u toprak altından çıkarılamayan toplam 11 maden çalışanının yaşamını yitirmesi, yakın tarihimizde akıllarımızda kalan acı kayıplarımızdır.
Bu örnekler artırabilir. Nitekim TTK ve özel işletmelerde üretilen milyon ton taş kömürü başına düşen ölüm sayısına ilişkin yapılan bir araştırmada; 2000-2008 yılları arasında özel sektör tarafından 8 milyon ton taş kömürü üretimi sürecinde 578 işçi iş kazası sonucu yaşamını yitirirken, aynı sürede TTK tarafından yapılan 8 milyon ton taş kömürü üretimi sürecinde 31 işçi iş kazası nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
Diğer yandan yapılan tüm bilimsel çalışmalar özelleştirmelerden sonra istihdamın düşüşüne ve ücretlerin azalışına dikkat çekmekle birlikte, ülkemiz özelleştirme uygulamalarından ortaya çıkan başka sonuçlar da, kamusal sermaye ve bilgi birikiminin, dışsal ekonomilerin yok olması, üretim seviyesini düşürerek devlet portföyünün karşılıksız boşaltılması, sendikal faaliyetlerin ve dolayısıyla üretim, iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili süreçlerin denetim dışı kalması, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının belirgin ve keskin hale getirmesi gibi birçok olumsuz sonuçlar da gözlemlenmektedir.
Bu sürecin asıl önemli sonuçlarından biri de özelleştirme suretiyle özel kesim tarafından yapılacak sermaye yatırımının yeni bir endüstriyel tesis ortaya çıkarma yerine mevcut bir tesisi satın almaya yönlendirilmesinin üretim ve istihdam üzerinde olumlu hiçbir tesir yaratmaması olmaktadır. Bir diğer olumsuz sonuç ise serbest piyasa ekonomisi, rekabet gibi beklentilerin yerine tıpkı çimento, sigara, petrokimya, petrol rafineri vb. sektörlerde olduğu gibi var olan devlet tekellerinin yerini yerli ya da yabancı tekellere bırakmasıdır.
Sonuç olarak 1980'lerin ikinci yarısından günümüze yapılan özelleştirme ihalelerinin tamamı kamuoyu ve yargı nezdinde tartışmalı hale gelmiş, özelleştirme uygulamaları yabancılaştırma ile eş anlamlı olarak algılanmaya başlanmıştır.
Özelleştirmeler, ekonominin düzelmesine, devletin gelir elde etmesine olanak sunmadığı gibi daha az hizmet, daha fazla külfet ve daha fazla vergi salmak olarak topluma dönmektedir. Şimdiye kadar yapılan özelleştirmelerde bunlar yaşanmıştır. Hiç olmazsa devletin elinde kalan son iki maden olan bor madenleri ve termik santralları besleyen 2840 sayılı yasanın ekinde listelenen linyit kömürü madenleri ve linyit havzaları özelleştirme sürecine kurban verilmemelidir.
Kısaca ülkemizin geleceği bir gece yarısı operasyonu ile karartılmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki:
Enerji, herkes için en vazgeçilmez bir yaşam-insan hakkıdır. İnsanların enerjiye ulaşmasını temin etmek ise kamusal bir sorumluluktur.
Bu bilinçle; enerji alanında özelleştirme yerine, planlı, merkezi ve ulusal bir enerji sektörünün oluşturulması sağlanmalı; bunun için özelleştirilen yerler kamulaştırılmalı, planlama süreçlerine sektörde örgütlü emek ve meslek örgütlerinin, bilimsel kurumların katılımı sağlanmalıdır.
Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki:
Yerli enerji kaynağımız linyit kömürlerini yerli-yabancı tekellere açan bu düzenlemeye karşı çıkalım. Yeraltı servetlerimizin talanına ve enerji güvenliğimizin yok edilmesine, ülkemiz enerji sektörünün dış kaynaklara bağımlılığının daha da artmasına, ülkemizi daha fazla iş cinayetleri ülkesi haline getirecek, kısaca ülkemizin geleceğini karartacak bu girişime karşı duralım.
Biz; demokratik, meşru zeminlerde bu özelleştirme girişimine karşı koymaya kararlıyız.
TÜRKİYE MADEN-İŞ SENDİKASI
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI