MADEN KENTİ SİVAS ZİRVESİ-II KONUŞMA METNİ
Genel Başkanımız Nurettin Akçul'un Maden Kenti Sivas Zirvesi-II de yaptığı konuşma metni aşağıda yer almaktadır:
Sayın Başkan,
Değerli Katılımcılar,
Sizleri şahsım ve Türkiye Maden İşçileri Sendikası yönetim kurulu adına saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamda madencilik sektörüne ve bu sektörün çalışanlarına ilişkin sendika olarak tespit ettiğimiz sorunları ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerimizi ana başlıkları ile aktarmaya çalışacağım.
Madencilik sektöründe çalışma hayatının sorunlarını sendikal bir perspektiften sergilerken, başlangıçta birkaç noktanın altını çizmenin, konunun anlaşılması açısından büyük yarar sağlayacağına inanıyorum. İlk olarak madencilik sektörünü ülke ekonomisi açısından önemli kılan bazı özelliklerinin altını çizmek gerekmektedir. Bu özellikler, madencilik sektörünü ülkemiz ekonomisi açısından öncelikli sektörler arasına sokmaktadır. İkinci olarak, bilindiği gibi, her sektörün kendine özgü koşulları vardır ve bu koşullar doğal olarak o sektörün bir işkolu olarak da çalışma koşullarını belirler. Dahası, o işkolunda çalışanın tipolojisini de az-çok belirler.
Madencilik sektörünü de diğer işkollarından ayrılan özellikleri, kendine özgü çalışma koşulları, işkolu olarak bu sektördeki çalışanın/işçinin tipolojisini az-çok belirlemiştir. Öncelikle, madencilik işkolunun işçi tipolojisini de belirleyen özelliklerini, koşullarını ana hatlarıyla sıralamak istiyorum.
Üçüncü olarak, ülkemizdeki çalışma hayatındaki genel sorunlar (işsizlik, kayıtdışılık, iş sağlığı ve güvenliği sorunları, temel hak ve özgürlüklerin, sendikal hak ve özgürlüklerin, sendikal örgütlülüğün, ücretlerin, asgari ücretin düzeyi vb.) bütün işkollarında olduğu gibi, madencilik işkolundaki çalışanların/işçilerin temel sorunlarını belirleyen temel bir değişkendir. Dolayısıyla çalışma yaşamının temel sorunlarını ana başlıklarıyla sıralamak istiyorum.
Madencilik sektörü hepimizin bildiği gibi, emek yoğun bir sektördür. Yoğun istihdam yaratır. İşyeri sayısı birçok sektöre göre daha az olmasına karşın çalışan sayısı fazladır. Bu niteliği ülkemiz, bu sektör çalışanları ve sendikal örgütlenme açısından bazı önemli sonuçlar doğurmaktadır: Emek yoğun niteliği nedeniyle, işsizliğin yüksek olduğu, işgücüne katılımın sürekli arttığı ülkemizde istihdam yaratma açısından önemli bir sektör olarak ortaya çıkmakta; madenciliğin teşvikinin aynı zamanda istihdam yaratmayı güçlü bir teşvik olduğu anlamına da gelmektedir.
Yine, emek yoğun nitelik nedeniyle, çalışanların fiziki olarak çok sayıda bir arada olması sonucunu doğurmakta, bu işyerlerinde çalışma ilişkilerinin düzenlenmesi büyük önem kazanmaktadır. Bu da, maden işyerlerinde çalışanların gönüllü örgütlenmelerinin ve özellikle sendikal örgütlenmelerin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Emek yoğun sektör
Madencilik sektörü yüksek katma değer üreten bir sektör. Madencilik sektörünün bir diğer özelliği de, özellikle ülkemiz ekonomisi açısından bir önemli katkıyı ortaya çıkarmaktadır. Bu özellik, bir iki maden hariç genelde madenlerin yüksek katma değer üreten bir sektör oluşudur. Madenler ekonomide üretim hazırlığından, üretime, üretimden sanayiyi aktarıma ve sanayide mamul haline gelinceye kadar veya enerji hammadesi olarak üretimindeelektrik enerjisi başta olmak üzere enerjiye dönüşünceye kadar zincirleme katma değer üreten bir sektördür.
İş riski yüksek sektör
Madencilik sektörü iş riski yüksek bir sektördür. Emek yoğun niteliği ile iş riskinin yüksekliği birleşince iş sağlığı ve güvenliği açısından çok riskli bir sektör özelliği ortaya çıkmaktadır.
Özellikle yer altı maden işletmeleri açısından toplu ölümlere yol açan, göçükler, su baskınları ve grizu patlamaları toplu ölümlere ve yaralanmalara yol açabilmektedir.
Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin titizlikle alınması ve bu alana ilişkin önlemlerin denetlenmesi ve gerekli yaptırımların uygulanması büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizin iş sağlığı ve güvenliği sicili ve özellikle madencilik işkolunda iş sağlığı ve güvenliği sicili oldukça kötüdür. ILO verilerine göre ülkemiz iş kazalarında Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü durumdadır. Özellikle madencilik işkolunda ve yer altı madenciliğinde iş sağlığı ve güvenliği tablosu genel tablodan çok daha kötü bir durum ortaya koymaktadır.
Kömür madenciliğinde 100 bin çalışan başına ölümlü maden kazalarında ülkemiz dünyada birinci durumdadır.
Ne yazık ki, bu konuda, Çin ve Kore'den daha kötü bir durumdayız. Yakın dönemdeki toplu ölümlere yol açan grizu ve göçükler de bunun somut göstergesidir.
Bu durum, madencilik işkolunda sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının sağlanmasını, sürekli, yerinde ve etkili bir denetimin sağlanmasını, yaptırımların caydırıcı hale getirilmesini en öncelikli sorun haline getirmektedir. Yerinde ve etkili denetim için işyerinde sendikal örgütlülük en önemli unsur olarak ortaya çıkmaktadır.
Madenler ülkenin her bölgesine yayılmıştır
Madencilik sektörünün bir başka özelliği de, bu sektördeki işyerlerinin ülke ölçeğine yayılmış olmasıdır. Yani, bir ya da belirli bir bölgede yer almamasıdır. Bu da, kalkınmada, istihdamda, refahta bölgeler arası dengenin sağlanmasında madencilik işyerlerini önemli bir unsur olarak ortaya çıkarmaktadır.
Çevre sorunlu bir sektör algısı yüksektir
Maden işletmeciliği çevre sorunlu bir sektör olduğu konusunda bir toplumsal algı vardır. İster istemez madenlerin gün ışığına çıkarım sürecinde ve elektrik enerjisi üretiminde çevre ve insan sağlığına zarar verici etkiler ortaya çıkabilmektedir. Ancak, bu etkiler alınacak önlemlerle asgariye indirilebilmekte veya sonuçları telafi edilebilmektedir.
Özellikle altın madeni işletmeciliği bu konudaki en hassas sektör konumundadır. Altın madeni işletmeciliği ve çevre etkisi konusunda sendika olarak örgütlü olduğumuz altın madeni işletmelerinde kamuoyunu bilgilendirici ve yanlış algıları ortadan kaldırıcı bir çaba içinde oluyoruz ve çoğu zaman bu konuda başarılı oluyoruz. Kaldı ki, kendi üyelerimiz bu işletmelerde çalıştığı için bu işletmelerin öncelikle çalışanlara ve sonrasında çevre ve insan sağlığına zarar verici etkilerin minimize edilmesi konusunda çok duyarlı bir çaba içinde oluyoruz.
Yine, kömür ile çalışan termik santrallar konusunda da, bu santrallara filtre sisteminin takılması konusunda ilgili ve yetkililer düzeyinde çalışmalar yürütüyoruz.
Ancak, bu konuda hükümetlerin ve ilgili işletme yönetimlerinin yeterli bir duyarlılık ve çaba içinde olduklarını, yanlış algıları ortadan kaldıracak çalışmalar içinde olduklarını söylemek zordur.
Bu durum, başta altın madenciliği ve kömür ile çalışan/çalışacak termik santrallar konusunda yeni yatırım ve işletmeler bazında güçlükler ortaya çıkarmaktadır. Bu da, bu maden potansiyellerinin değerlendirilerek ekonomiye kazandırılması ve istihdam yaratılmasını ya önlemekte ya da geciktirmektedir.
Kırsal bölgelerde yoğunlaşan sektör
Madencilik sektörünün bir başka özelliği de kırsal bölgelerde yoğunlaşan işyerlerine sahip bir sektör olmasıdır.
Ülkemizde, tarımda istihdam sürekli azalmaktadır (ki bu olağan bir süreçtir). Bu durum, tarımda yoğunlaşan nüfusun hızla kentlere ve özellikle metropollere göçüne yol açmaktadır.
Madencilik işyerleri kırsal bölgelerde önemli bir istihdam yaratmaktadırlar. Özellikle kalifiye olmayan ve az kalifiyelik gerektiren işlerde çalışacak olan işçiler genel olarak işyerinin bulunduğu bölgeden temin edilmektedir. Bu da, kırsal bölgelerde istihdam yaratılmasını sağlamaktadır. Böylece, dolaylı olarak kırdan/kente/metropole göçü kısmen engelleyici biri işlev görmektedir. Bu nedenle, madenciliğin teşviki, bir anlamda, kırdan kente ve özellikle metropellere yığılmayı önleyici bir sonuç doğuracaktır.
Bu durumun istihdam yapısı açısından sonucu, işçilerin genel olarak, kır kökenli ve daha az eğitimli, yarı işçi/köylü niteliklere sahip olmasına yol açmaktadır. Elbette ki, bir göçmen/uzmanlaşmış/yarı uzmanlaşmış maden işçisi grubu vardır ama genel olarak ağırlık yerel işçilerden oluşmaktadır. Belirli ölçüde de olsa kaybedecek toprağı olan işçilerdir.
Yatırımların geri dönüşü uzun zaman alan sektör
Madencilik sektörünün bir diğer niteliği de, yatırımların geri dönüşümünün uzun zaman aldığı sektördür. Bu nedenle, bu sektöre girmeyi düşünen girişimcilerin, kısa vadede/azami kar mantığını güden, zayıf sermayeli, deneyimsiz girişimciler olmaması gerekmektedir.
Çünkü girişimci niteliği/beklentisi bu çerçevede olmadığı zaman, başta iş sağlığı ve güvenliği olmak üzere, işletme sürecinde sonuçları telafi edilemez sorunlar ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, ülkenin yer altı servetleri bir anlamda kısa vadeli kar yaklaşımı ile heba edilmektedir.
Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak sektöre ilişkin değerlendirmelerimizde, gerek işletilen yeraltı servetinin verimli bir şekilde işletilmesi, gerekse sağlıklı ve güvenli iş ortamlarının tesis edilmesi ve uzun vadeli bir işletmecilik anlayışının egemen kılınarak gerekli yatırımların yapılması açısından bu sektöre girecek girişimcilerin, sermaye yapısı güçlü, uzun vadeli hedeflerle çalışan, bu sektöre ilişkin bilgi ve deneyime sahip girişimciler olması gerektiği görüşünü ortaya koymaktayız.
Çünkü özellikle yatırımların geri dönüşünün göreli olarak daha uzun zaman alması, girişimcilerin başta iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yatırımlar olmak üzere, kritik yatırımlardan kaçınmalarına yol açmaktadır.
Gözden uzak işyerlerine sahip sektör
Madencilik işyerleri kırsal bölgelerde ve özellikle yerleşim yerlerinden uzak olmaları nedeniyle gerçekten de gözden uzak işyerlerine sahip sektör olarak nitelendirilebilir.
Bu özelliğin işletmecilik ve özellikle çalışanlar açısından bazı sonuçları ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, sürekli göz önünde olmaması, işletmedeki bir kısım olumsuzlukların yansımamasına, kamuoyu baskısının oluşmamasına ve bu olumsuzlukların devam etmesine yol açabilmektedir. Yine, denetimler konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmasına yol açabilmektedir ki, bu işletmelerin özellikle iş sağlığı ve güvenliği yönünden sürekli denetlenmeleri gerekmektedir.
Diğer bir sonuç ise çalışanlar açısından ortaya çıkmaktadır. Çalışanlar, haksızlığa uğradıkları zaman seslerini duyurmakta güçlük çekmektedirler.
Sendikal örgütlenme çalışmaları konusunda da, bu niteliğin bir olumsuz unsur olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
Kayıtdışılığın yüksek olduğu bir sektör
Madencilik sektörü kayıtdışılığın da yüksek olduğu bir sektördür.
Kayıtdışılığı teşvik eden bir dizi unsur içerisinde, işletmelerin kırsal bölgelerde yer alması, geçici/mevsimlik/süreli çalışmaya hazır bir potansiyelin olması, gözden ırak olması, kısa vadede uzun maksimum kar yaklaşımının egemen olduğu girişimci anlayışının sektöre girmesi gibi nedenler sıralanabilir.
Kayıtdışı çalıştırma, çalışanların her türlü güvenceden yoksun çalıştırılmasının, vergi, prim vb. kaçırılmasının yanı sıra, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da ciddi riskleri ortaya çıkarmakta: dolayısıyla özellikle yer altı kömür işletmeleri açısından toplu ölümlere yol açan kazalara davetiye çıkartan ortamların oluşmasına yol açmaktadır.
Kayıtdışılığı önlemenin en etkin ve işlevsel yollarından birisi işyerinde sendikal örgütlenmedir. Sendikal örgütlenme, diğer resmi denetim ve yaptırımların dışında en etkili yöntemdir.
İşe başlamadan önce eğitimin önemli olduğu bir sektördür
Madencilik sektöründeki işyerleri ve özellikle kömür madeni işyerleri diğer sektörlere göre iş sağlığı ve güvenliği açısından maksimum risk taşıyan işyerleridir. En küçük bir ihmalin bile onlarca çalışanın ölümüne, yaralanmasına, hastalanmasına yol açabilecek işyerleridir.
Bu nedenle, işverenlerin ilgili yasa, tüzük ve yönetmeliklerdeki iş sağlı ve güvenliği önlemlerinin alınmasının yanında, işçilerin işe başlamadan ve iş devam ederken başta iş sağlı ve güvenliği açısından eğitimden geçirilmeleri çok ama çok büyük önem taşımaktadır.
Yürümenin bile özel bir eğitim gerektirdi maden işletmelerinde yakın geçmişte, birkaç gün önce işe alınan işçilerin yeraltına sokulmaları neticesinde onlarca işçinin ölümüne yol açan kazaların meydana geldiğini biliyoruz.
Bu nedenle, madencilik işkolunda ve özellikle yer altı işletmelerinde çalışacak işçilerin özel bir uygulama ocağında eğitimden geçirilmeleri, sertifakalanmaları, işyerinde de işe başlarken, işe başlayacakları bölüm, kullanacakları alet, edevat ve diğer konularda eğitilmeleri gerekmektedir.
Enerjide yerli kaynaklara öncelik verilirse zincirleme istihdam yaratan bir sektör
Madencilik sektörü aynı zamanda, enerji sektörüne de kaynak üreten/sağlayan bir sektördür. Özellikle kömür ile çalışan termik santraller, enerjide yerli kaynak olan kömürün üretimi ve ekonomiye kazandırılması, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve en önemlisi bu sektördeki yurt içinde istihdam yaratılması açısından önem taşımaktadır.
Dünyanın gelişmiş bir çok ülkesinde kömür hala elektrik enerjisi üretiminde birincil kaynak durumundadır. Ülkemizin kömür kaynakları elektrik enerjisi üretiminde yerli kaynak oranını ilk sıraya getirme açısından yeterli düzeydedir. Çevre ve insan sağlığına zarar verici etkileri de filtre takılması başta olmak üzere, çeşitli yöntemlerle minimuma indirilebilmektedir.
Sendika olarak biz, bugün yüzde 20-25 seviyelerinde olan elektrik enerjisi üretiminde kömür oranının çok daha üst oranlara tırmandıracak bir yoğun çalışmanın, yatırım ve teşvik kampanyasının devreye sokulması için her düzeyde çaba sarf etmekte, her platformda dillendirmekteyiz.
Bu konuda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'mızın göreve geldiği günden bugüne kadar yerli kaynaklara öncelik verme konusundaki çabalarından memnun olduğumuzu belirtmek isterim.
İşkolumuzda çalışanlar açısından öne çıkan sorunlar ve çözüm önerileri
İşkolumuzda çalışanlar açısından en büyük sorun, işyerlerinin yeterince sağlıklı ve güvenli olmamasıdır. İşverenlerin önemli bir bölümünün iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini önemli ölçüde işletme maliyetini artıran unsurlar olarak görerek, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinden tasarrufa gitmeye çalışmalarıdır.
TÜİK'in araştırmasına göre ülkemizde iş kazalarının yüzde 10'u madencilik işkolunda meydana gelmektedir. Bu da işkolumuzdaki iş sağlığı ve güvenliği sorununun büyüklüğünü ve bu sorunun en öncelikli sorun olduğunu ortaya koymaktadır.
İş sağlığı ve güvenliği açısından işyerlerinin denetimi de çok yetersizdir. ÇSGB bağlı, işyerlerini İSİG (İş sağlığı ve güvenliği ) açısından denetleyen denetimci sayısı çok yetersizdir. Yaptırımlar etkisizdir.
Maden işyerleri yerinde ve sürekli denetime tabii tutulması gereken işyerleridir. Bu çerçevede sendikal örgütlenmenin varlığı çok önemlidir. Çünkü sendikal örgütlenme yerinde ve sürekli denetimin en önemli unsurudur. Her maden ocağına bir müfettiş sürekli görevlendirilemeyeceğine göre (ki görevlendirilse de çözüm olamaz) sendikalaşma bu işkolunda teşvik edilmelidir diye düşünüyoruz. Ayrıca, işyeri iş sağlığı ve güvenliği kurullarının etkili çalışması da sendikal örgütlenmenin varlığı ile yakından ilişkilidir.
İşsağlığı ve güvenliği açısından bir başka konu da, fenni nezaretçinin iş ve ücret yönünden işveren bağımlılığına son verilmesi gerekmektedir.
İşçilerin mutlaka ve mutlaka maden işletmelerinde çalışmaya başlamadan önce uygulamalı eğitimden geçirilmeleri gerekmektedir. Bu konuda, belirttiğimiz gibi bir uygulama ocağı devlet tarafından devreye sokulmalı, bu uygulamalı eğitimden geçenler özellikle yeraltı işletmelerinde çalıştırılmalıdır.
İşkolumuzda taşeronlaştırma gerek kamu işyerlerinde, gerekse özel sektör işyerlerinde alabildiğine yaygınlaştırılmaktadır. Taşeron emek sömürüsünü artırmanın ötesinde, çalışanın hayatını riske eden bir sistem olarak ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda toplu ölümlü maden kazalarının meydana geldiği işletmelere bakıldığı zaman iki ortak özellik ortaya çıkmaktadır: bu işletmeler taşeron işletmeleridir ve/veya sendikal örgütlenmenin olmadığı işletmelerdir.
Maden işletmelerinde taşeron kullanarak, maliyet tasarrufu, insan hayatından tasarruf etmek sonucunu doğurmaktadır. Biz Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak ülkemizin madenlerdeki iş sağlığı ve güvenliği tablosu göz önüne alınarak madenlerde ve özellikle yeraltı maden işletmelerinde taşeronun yasaklanmasının gerekli olduğu inancındayız.
Sektörümüzdeki bir diğer sorun da kayıtdışılığın yüksekliğidir
TÜİK verilerine göre ülkemizde kayıtdışı oranı yüzde 45'ler civarındadır. Maden işletmelerinde kayıtdışılık yukarıda belirttiğimiz gibi maden işletmelerindeki çalışanlar üzerinde olumsuz etkilere yol açacak sonuçları doğurmaktadır. Kayıtdışılık, iş riskini artırmaktadır. Sendikal örgütlenmenin önünde çok büyük bir engel olarak çıkmaktadır.
İşletmelerin kırsal bölgelerde kurulu olması, kayıtdışılığa her açıdan ortam, olanak sağlamaktadır.
Sendikal örgütlenme açısından kayıtdışılık bir önemli engel olarak ortaya çıkmasına karşın, aynı zamanda kaydışılığın da çözümü niteliği taşımaktadır. Sendikal örgütlenmenin olduğu işletmelerde kayıtdışılık sözkonusu olamamaktadır. Çünkü bütün işlemler, yasalara, tüzüklere uygun biçimde gerçekleşmekte, vergi ve primlerde kaçak yapılamamaktadır.
Bu nedenle, sendikal örgütlenmenin teşviki aynı zamanda kayıtdışı ile mücadeleyi de teşvik anlamına gelmektedir.
Sektörümüzde çalışanlar açısından bir diğer sorun da, mevsimlik, geçici çalışmaların yoğunluğudur. Kırsal bölgelerde kurulu işletmelerde topraktan tam kopmamış, kaybedecek toprağı olan işçiler geçici, kısmi çalışmalara sıcak bakabilmektedirler.
Kırsal bölge işçisi açısından bir diğer sorun da işçilik kültürünün, bilincinin (sanayii işçilerinde olduğu gibi) gelişmesinde, yerleşmesindeki sorundur. Bu durum, hem sendikal örgütlenme, hem işyerinde çalışma kültürünün oturması, hem de bu işin bir meslek haline gelmesi açısından sorun yaratabilmektedir. Kentte olduğu gibi ilişkilerin sosyo-ekonomik bazlıdan daha çok feodal ilişkiler (aşiret vb.) üzerinden yürümesi de bir sorun olabilmektedir.
Sendika işyerinde sürekli denetim, düzen, disiplin ve verimlilik demektir
İşkolumuz madencilik işkolunda sendikalaşma oranı yüksek değildir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre her ne kadar yüksek görünse de yüzde 30'u aşmamaktadır.
Madencilik işyerlerinde sendikal örgütlülük gerçekten iş sağlığı ve güvenliği açısından gerekli ve önemli bir unsurdur. Çünkü yerinde ve sürekli denetim demektir. Kayıtdışılığa karşı etkili mücadele aracıdır. İşyerinde disiplin, verimlilik ve düzen demektedir.
Ancak, maden işletmecileri çoğu zaman sendikalaşmaya sıcak yaklaşmamakta, işçilerin uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve yasalardan doğan sendikalaşma hakkını kullanmalarına çeşitli biçimlerde engel çıkarabilmektedir. Halbuki, yukarıda saydığım unsurlar çerçevesinde, sendika sadece işçilerin ekonomik, sosyal çıkarlarını geliştirmekle kalmamakta, işyerinde işverene yardımcı bir denetim, disiplin ve verimliliği sağlama organı işlevi de görmektedir. Sendikanın olduğu işyerlerinde iş kazaları minimumdur. İş barışı ve huzuru vardır. İş barış ve huzurunun olduğu yerde ise verimlilik vardır. Madencilik işkolundaki işverenlerimizin bu unsurları göz ardı etmemesi gerekmektedir.
Biz Türkiye Maden İşçileri Sendikası olarak yeraltı servetlerimizin gün ışığına çıkartılması ve ekonomiye kazandırılması için bu konudaki yasal ve yönetsel engellerin kolaylaştırılması, teşvik edici boyutta olması için madencilerimizin yanındayız. Yine, bu sektörde canı pahasına emek veren, maden işçilerinin hepsinin sendikal örgütlülük çatısı altında toplamak için de yoğun bir çalışma içindeyiz. Amacımız, sendikasız tek bir maden işçisi kalmamasıdır. Bu konuda, işverenlerimizle, yapıcı bir diyalog içinde olduğumuzu da belirtmeliyim.