Prof.Dr.İzzettin Önder

Tekel direnişi tünelden çıkış sinyalidir

Türkiye Maden İş Sendikası -

TEKEL Direnişinin Ekonomi ve Siyaset Açısından Önemi Nedir?
TEKEL emekçilerinin iki aya yaklaşan direnişi ekonomi açısından olduğu kadar, siyaset ve emek hareketi açısından da çok önemlidir ve emek hareketi açısından ciddî bir dönüşüm noktasıdır. Bu nedenledir ki, önceleri olaya fazla önem vermeyen hükümet, son zamanlarda emek temsilcileriyle görüşme yapmaya ve bir çözüm üretmeye yanaşmış görünümü vermeye çalışmaktadır. Hemen şunu belirtmeliyim ki, hükümetin direnişe yaklaşımı kesinlikle oyalama ve direnişi söndürme şeklinde olacaktır. Bunun nedeni ise, bu direnişin, emperyalizmin eteğine iyice bulaşmış olan Türkiye'de küresel emperyalist politikalardan taviz verilmeyeceği yolunda tahhüt mektupları ile dünya emperyalist çevrelere verilmiş sözlere karşı kalkış olmasıdır. Tabiatıyla, hükümetin bu çizgiyi izlemesi salt dünya emperyalizminin dayatması sonucu olmayıp, içte burjuvazinin de aynı paralelde politikayı benimsemiş olmasıdır. Ne ilginçtir ki, TÜSİAD karşısına dikilmiş olan ve dinsel inançları doğrultusunda hak ve hukuka saygılı olduğu görüntüsünü vermeye çalışan MÜSİAD da bu konuda sessizliğini korurken sömürüye ne denli yatkın olduğunu açıkça göstermiş oldu.

İçte burjuvazi ile el ele vermiş olan siyasetçiler Türkiye'yi emperyalizme sürüklerken yükselen emekçi sesi ve süregelen direniş sadece bir iş ve özlük hakların kaybı protestosu değil, aynı zamanda Türkiye'nin sürüklenişine karşı 'DUR' haykırışıdır. Bu nedenledir ki, halkımızın büyük bölümü ve esnaf kesimi bu direnişe sahip çokmış ve buna karşın burjuvazi ve siyasetçiler bu direnişe nefretle bakmışlardır. Yine bu nedenledir ki, 'Emeğin Avrupası' olarak nitelenen AB'den ne bir ses ne de bir soluk yükselmektedir. Türkiye'nin her politikasını adım adım izleyen, eleştiren ve yönlendiren AB'nin bu konuda sessiz kalması tabii ki anlaşılır bir davranıştır. Sömürgeciliğin daniskasını yaşamış ve bugünkü varlığını sömürdüğü ülkelere borçlu olan bir Avrupa doğal olaraki bugün de emperyalizden medet ummaktadır.

TEKEL Direnişi Neyi Simgelemektedir?
TEKEL direnişi, maalesef çok geç de olsa, yükselen dünya emperyalizminin 'Washinton Uzlaşması' olarak bilinen özelleştirme, devletin ekonomiden çekilmesi, sendikaların zayıflatılması ve emeğin esnek istihdama tâbi tutulması gibi sermaye yönlü ve emeği sömürücü emirlerine karşı koyuştur. Böylesi direniş hareketlerinin çok önceleri başlaması gerekirken, bazı çevrelerin 'devlet patronluğundan özel patronluğa geçmek bir şey değiştirmez, önemli olan toplu sözleşmedir' veya 'özelleştirme yapılabilir, ama böyle yapılmamalı', hatta daha da ileri gidilerek 'medem özelleştirme yapılıyor, biz de ona uymaya çalışalım' gibi akıl almaz beyanlarıyla, maalesef, başlangıç aşamalarında yapılması gereken direniş gerçekleştirilememiştir. Büyük yalanlarla aldatılan tüm toplum kesimleri ve özellikle de emekçiler yapılan özelleştirmelerde işletmelerin kapatıldığını, insanların işsiz kaldığını görerek, ciddî bir bilinçlenme aşamasına ulaşmış ve bugünkü TEKEL direnişi yaşama geçirilmiştir. Bu hali ile TEKEL direnişi salt TEKEL emekçilerinin direnişi değildir; bu direniş emekçilerin toplu olarak hem kendileri hem de tüm toplum adına emperyalizme karşı direnişe geçmesidir. Bu yönü ile TEKEL direnişi iç ve dış sömürücüleri ve onların siyasal temsilcisi konumundaki siyasîleri ürkütmektedir. Bu direnişin tüm emekçilerin sempati grevi ile bütünleşmesi emekçilerin ve halkımızın kurtuluşu açısından fevkalade büyük bir önem taşımaktadır.

TEKEL Direnişinin Emek Hareketindeki Yeri Nedir?
TEKEL direnişi, 15-16 Haziran olayları, SEKA direnişi gibi emekçi hareketinde çok önemli bir dönüşüm noktasını işaret etmektedir. Bu hareketle emekçilerimiz artık özelleştirmenin neye hizmet ettiğini, özelleştirmelerle emekçilerin nasıl mağdur edileceğini ve özelleştirmelerle güçlenen özel sermayenin emek üzerinde nasıl bir baskı uygulayabileceğini çok net olarak anlamış bulunduğunu göstermiştir. Diğer bir deyişle, TEKEL direnişi emekçi kesiminde ciddî bir bilinçlenme ve uyanışın simgesidir. Bu nedenle, TEKEL direnişi salt TEKEL emekçileri ile ilgili görülmemelidir. Küreselleşme olgusunun tüm dünyaya yayılma arzusundaki emperyalistlerin politikası olduğu artık anlaşılmıştır. Bu gidişle ileride emekçilerin çalışma hakkı da ellerinden alınarak, böylece âdeta ölüme mahkûm edileceklerdir.

Emekçilerin bu hareketinin emekçiler açısından diğer bir önemi de, hem emekçiler kesiminin hem de tüm halkımızın gözü önünde siyasîlerin emekçilerin ve halkın sorunlarından ne derece uzak olduğunun anlaşılmasıdır. İnanılmaz vaadlerde bulunarak halktan oy alıp iktidarı ele geçiren siyasîlerin işbaşına geldiğinde halka ve emekçilere gereken ilgiyi göstermediği, tam tersine sermaye ile sıkı bir işbirliği içine girdiği artık çok net olarak anlaşılmıştır. Şimdiye dek emekçilerin sorunlarına kulak tıkayan siyasîlerin son anda sendika liderleri ile görüşerek, bir çözüm bulma gayreti içine girmiş gibi görüntü vermesi de emekçileri uyutma politikasının bir parçasıdır. Lütfen SEKA olayını hatırlayalım. Orada da siyasîler çeşitli yollarla emekçileri dağıtmayı başardı ve emekçi hareketinde bir kırılma noktası olabilecek kalkışı söndürmeyi başardı. TEKEL direnişinde de siyasîler aynı oyunu sahnelemek üzereler. Bunun nedeni, dünya emeperyalizmi ile kenetlenen Türkiye burjuvazisi emek direnişi istememektedir. Dolayısıyla, TEKEL direnişçilerine verilecek bir taviz emekçi uyanışını canlandıracaktır. Bu durumu ne dünya emperyalizmi, ne de içte burjuvazi arzulamaktadır. Lütfen, siyasîlerin kime ve neye hizmet ettiğini çok iyi anlayalım ve siyasal kararlarımızı ona göre verelim.

TEKEL Direnişinin Sebebi Nedir?
TEKEL direnişini tetikleyen hadise, Batman tütün işleme fabrikasının kapatılması ile emekçilerin işten çıkartılması ve özlük haklarında yaşanan ciddî gerilemedir. Ancak, birikmiş gerilimi patlatan kıvılcım bu olmakla beraber, TEKEL olayını biraz daha geniş açıdan görürsek, TEKEL kurumunda ve tüm özelleştirmelerde yaşana vahameti anlarız. 1984 yılında sigara ithalat yasağı kaldırıldı, böylece yabancı marka sigaralar piyasaya rahatlıkla girmeye başladı. 1989 yılında tütün ithalatı serbest bırakıldı ve bundan birçok çiftçi ailesi zarar gördü. 2003 yılında TEKEL içki işletmeleri bir yerli firmaya 292 milyon dolara satıldı. Ancak, satış esnasında 126 milyon dolarlık içki stoku mevcut, emekçilerin 32 milyon dolarlık kıdem tazminatını devlet yükleniyor ve kurumun 307 trilyon liralık borcu da tasfiye ediliyordu. İş bununla da bitmiyor, şirketi satın alan yerli kuruluş, iki yıl içinde şirketin % 90 hissesini 810 milyon dolara bir yabancı şirkete satıyor. TEKEL sigara ve tütün işletmesinin özelleştirilmesi de 2008 yılının ortalarında 1,7 milyar dolara bir yabancı şirkete yapılıyor. İşte, halkın sırtındaki yükü azaltalım teraneleri ile tezgaha koyulan özelleştirme, aslında böylesi bir vurgun olayıdır. Özelleştirme ile halkın sırtına daha büyük bir yük gelmiş oldu.

Özelleştirme sonucu işini kaybeden emekçileri kandırmak için çıkarılmış 4/C maddesine göre mağdur olan emekçiler 9 ay gibi kısa bir süre (kıdem tazminatından yoksun) istihdam edilmeleri karşılığında asgarî ücret düzeyinde ücret alacaklar ve kazanılmış haklarını kaybedecekleri gibi, dönem sonunda da hiç bir istihdam garantisi söz konusu olmayacaktır. Bunun anlamı, tüm kazanılmış hakların kaybedilmesi yanında, ücrette de yaklaşık olarak % 33 dolayında bir gerilemedir. Geçmiş dönemlerin toprak köleliğinden de daha beter çalışma koşulları artık emekçilerin gırtlağına dayandı ve emekçiler kararlı bir kalkışa geçti.

TEKEL Direnişine Burjuvazi ve Siyasetçi Kesimin Muhtemel Bakışı ve Çözüm Ne Olabilir?
TEKEL direnişi akut olarak ortaya çıkmış bir harekettir. Oysa, emekçileri baskılamak ve üzerlerindeki sömürüyü had safhaya yükseltmek emperyalistlerin ve içte burjuvazinin uzun dönemli seyreden kronik planlarının bir sonucudur. Bu nedenle, bugün TEKEL direnişi ile uç veren güçler çatışmasında burjuvazinin ve onların siyasetteki ajanlarının kesin tavrı bu kalkışı sönümlendirmek ve diğer alanlara sıçramadan çözmek şeklinde olduğu kesindir. Zira, bu kalkışa teslim olunursa, bunun sonunun gelebileceği ve zaten oldukça verimsiz çalışan sermaye yapısı tüm rekabet gücünü kaybedeceği düşüncesi hakimdir.

Ancak, dünya emperyalizminin ve içteki burjuvazinin ana fikri ve stratejisi bu olmakla beraber, hükümetin izleyeceği tavır, yumuşak-sert (iyi polis-kötü polis rolleri) politikalarla eylemi zamana yayarak, tarikat ilişkileri yoluyla ya da SEKA direnişinde görülen sair çirkin avlama yöntemlerini kullanarak emekçileri bölerek zayıflatmak ve biraz da cazip gelebilecek tekliflerle sorunu bitirmek olacaktır. Kalkışın çözülmesi aşamasının zamana yayılması kesinlikle emekçilerin aleyhine, burjuvazi ve siyasilerin ise lehine olacaktır. Bu nedenle, kısa sürede çözümün bulunmaması halinde genel grev gibi kararlı duruşlar siyasilerin manevra alanını daraltacaktır.

TEKEL Direnişinin Öğretileri
Gerek SEKA gerekse TEKEL direnişleri emekçi kesime çok değerli birikimler sağlamıştır. Bunları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz Anlaşılmıştır ki:
1. Kapitalizm ve onun günümüzdeki görüntüsü küreselleşme bir insanlık ve medeniyet aşaması olmayıp, sömürü düzenidir.
2. Hal böyle olunca, kapitalist düzende gerçek anlamda demokrasiden ve insan haklarından söz edilemez. Hele de emekçi hakların hiç söz edilemez.
3. İnsan sömürüsü üzerine kurulmuş olan kapitalist sistemde hiçbir moral ve dinsel değer yoktur. Bununla beraber, moral ve dinsel söylemler ve din istismarı ezilen emekçileri ve geniş halk yığınlarını sisteme bağlamak ve köleleştirmek için kötü niyetle sıkça kullanılmaktadır.
4. Ekonomik sistemlerin uzun vadeli yürüyüşü öngürülmeli ve dönülemez bir aşamaya gelmeden sürece müdahale edilebilmelidir.
5. Emekçiler çok çeşitli kriterlerle bölünmemelidir. Bölünmüş emekçi yapıları emperyalistlerin sömürücü çarklarını rahat çalıştırmaktadır. Bu nedenle, emekçiler ve emekçi örgütleri daima birlikte hareket etmeli, birine gelebilecek bir zararın ertesi gün mutlaka diğerine de geleceği düşüncesi ile, bir emekçi kesimine yönelik tehdit tüm emekçilere yapılmış olarak kabul edilmeli ve ona göre kollektif harekete geçilmelidir.
6. Kapitalist iktidarlar daima sermayenin yanındadır. Emekçiler sermaye kesimi ile çatışmalı olduğundan, sermayenin siyasetteki temsilcileri lehinde siyasal kanaat geliştirmemeli ve onlara siyasal destek sağlamamalıdır. Emekçi örgütleri siyaset üstünde ve dışında değildir, olmamalıdır.
7. Emekçilerin ve örgütlerinin üretici gücü yanında, çok güçlü ve önemli tüketici direnişi hakkı vardır. Sermaye yanlısı medya, siyaset ve sair tüm dokular emekçilerin kollaktif kararı ile boykot edilebilir.
8. Emekçilerin ve tüm halkımızın samimi kutsal duyguları iktisadî sömürü üzerine perde gibi çekilerek, emperyalistler tarafından bireyler sindirilmekte ve uyuşturulmaktadır. Kutsal duyguların kötü niyetli kullanılması yoluyla insanları sömürmek ne denli ahlaka ve kutsal duygulara aykırı ise, bireyin aklını ve iradesini kullanmadan bu oyuna gelmesi de o denli affedilmez bir hatadır. Bir insanın kendini kullandırması ne ahlakî ne de dinsel açıdan kabul edilebilir.

Sonuç

TEKEL direnişi burjuvaziyi ve siyasîleri ne derecede ürküttü ise, emekçileri ve halkımızı da o derecede memnun etmelidir. Zira, bu hareket bir uykudan uyanış belirtisidir. Bu uyanış hemen herşeyi düzeltemeyecektir. Ama, umuyoruz ki, bu bir başlangıçtır. Hiç değilse, artık kapitalizmin, küreselleşmenin onun araçları olan özelleştirmelerin ya da esnek çalıştırmanın ne denli haşin bir sömürü mekanizması olduğunu anlıyoruz ve bunun üzerine bilinç oluşturuyoruz. Bu bilinç siyasal karar ve tercihlerimizi etkileyerek, sermaye yandaşı partileri alanımız dışına atabileceğiz. 'Emekçi sendikaları siyaset yapmaz, siyaset başka, emekçi haklarını savunmak başka' sloganı tam bir aldatmacadır, artık bunu net olarak anlamış bulunuyoruz. Emekçiler ve emekçi örgütleri aynen TÜSİAD veya MÜSİAD gibi, ama karşıt yönden, tam da siyasetin ortasındadır. Sermaye örgütlerinin kendi siyasal ajanlarını kollaması ne derece meşru ise, emekçilerin de kendi siyasal ajanlarını kollaması o derece olması gereken şeydir. Aksi durumun akıl ve mantıkla açıklanabilir bir yanı yoktur. Böylesi bilinç gelişimi artık tünelin ucunun gözüktüğü şeklinde yorumlanabilir. Ama, bir parmak bal ile bu kalkış da sönerse yazık olur! Emekçi kardeşlerim, banka kurtarma operasyonlarında hükümet bir gecede milyar dolarlar bulabiliyor, ama direnen emekçilerin kazanılmış haklarının ödenebilmesi için Maliye Bakanı bütçede olanak bulmaya çalışılacağını, hem de hiç sıkılmadan, söyleyebiliyor.

Bu bize çok şey ifade etmiyor mu!