İşe iade tazminatı ve vergilendirmesi
Geçim kaynağı emeği olanlar için iş güvencesi kavramı belki de en önemli olgulardan biridir. Uzun soluklu bir mücadele sonucunda İş Kanunundaki yerini alan iş güvencesi ve işe iade müessesesi, çalışanların haklı ve geçerli bir neden olmadan işten çıkarılmaları durumunda, belirli koşullar yerine geliyorsa işe iade davası açmalarını ve işe iadelerini, iade edilmedikleri koşulda da ilave tazminat ödenmesini gerektiren bir durumdur.
Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan, aynı zamanda işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcısı ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili olmayan çalışanlar işe iade davası açma hakkına haizdirler.
Görüleceği üzere bir işçinin işe iade davası açması için temelde dört koşul sıralanmıştır.
1 İşyerinde en az 30 işçinin çalışıyor olması.
2 Belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışmış olma.
3 En az altı aylık kıdemi olma.
4 Belirlenen kıstaslardaki işveren vekili pozisyonunda olmama.
İş güvencesi kapsamına girmek açısından 30 işçi çalışması kıstasının tespitinde işverenin aynı işkolunda birden fazla işyeri var ise bu işyerlerindeki toplam işçi sayısı dikkate alınır.
Yukarıda kapsamda yer alan ve iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir.
Anlaşılacağı üzere fesih bildiriminden itibaren bir ay geçtikten sonra açılacak bir dava karşılıksız kalacaktır. Bu süre hak düşürücü bir süredir. Ayrıca anılan bir ay işten çıkış tarihi değil, fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işlemeye başlar.
Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.
Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.
İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.
İşçi kesinleşen mahkeme kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.
İşe iade davasını kazanan işçinin, yasal süre içinde işverene başvurmasına karşın, işveren tarafından işe başlatılmaması durumunda hakim tarafından belirlenen dört ay ile sekiz ay arasındaki ücreti tutarındaki tazminattan gelir vergisi kesilip kesilmeyeceği öteden bu yana çokça sorulmaktadır.
Bazı Yargıtay kararlarında işe iade tavası sonucunda belirlenen işe başlatmama tazminatından gelir vergisi kesileceğine ilişkin hükümler bulunmakta ve bazı metinlerde yayımlanmaktadır. Ancak genelde 2006 ve 2007 yıllarına ait olan bu yönlü kararlar günümüz düzenlemelerini tam olarak yansıtmamaktadır.
Şöyle ki: Hangi gelir, ücret, tazminat ve yardımların gelir vergisi bakımından müstesna olduğu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 25. maddesine bakıldığında ?Tazminat ve yardımlar? başlığı altında, gelir vergisi bakımından muaf tutulan kazançlar sıralanmıştır.
1. Ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımlar;
2. Muhtaç olanlara belli bir süre için veya hayat kaydiyle yapılan yardımlar (Asker ailelerine yapılan yardımlarla hayır derneklerinin ve yardım sandıklarının yardımları mutlak olarak bu istisnaya girerler.);
3. Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından, kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlilik ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif sandıklardan gerek aynı sandıktan muhtelif zamanlarda yapılan ikramiye, tazminat ve toptan ödemeler topluca dikkate alınır.);
4. Hizmet erbabına ödenen çocuk zamları (Bu zamlar Devletçe verilen miktarları aştığı takdirde, fazlası vergiye tabi tutulur.);
5. Evlenme ve doğum münasebetiyle hizmet erbabına yapılan yardımlar (Bu istisna hizmet erbabının iki aylığına veya buna tekabül eden gündeliklerinin tutarına kadar olan yardım kısmına uygulanır.);
6. Sosyal sigorta kurumları tarafından sigortalılara yapılan ödemeler;
7. 1475 ve 854 sayılı kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.)
8. Genel olarak nafakalar(Alanlar için);
9. Yardım sandıkları tarafından statüleri gereğince kendi üyelerine ölüm, sakatlık, hastalık, doğum, evlenme gibi sebeplerle yapılan yardımlar.
10. Yabancı ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduat, sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminat ve yardımlar.
Yukarıda birinci maddede görüleceği üzere işsizlik sebebiyle alınan işe başlatmama tazminatı da dahil gelir vergisinden muaftır.
Buradaki yargı kararlarındaki çelişki gibi görülen husus 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikten kaynaklanmaktadır. Gerçekten 193 sayılı Kanunda 16.06.2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunla(RG.03.07.2009/27277) yapılan değişiklik öncesinde işe başlatmama tazminatının gelir vergisinden muaf olduğuna ilişkin bir düzenleme yoktu.
Bu nedenle 03.07.2009 tarihinden önce işe iade davası nedeniyle ödenen işe başlatmama tazminatları gelir vergisinden istisna değildi. Ancak bu değişiklikle birlikte 03.07.2009 tarihinden itibaren işe iade davaları neticesinde, hakim tarafından işçinin karara karşın işine döndürülmemesi karşılığında ödenmesini öngördüğü, dört ile sekiz aylık ücreti aralığında belirlenecek işe başlatmama tazminatları da gelir vergisi kapsamından çıkarılmış oldu.
Böylece yaklaşık bir yıldır işe başlatmama tazminatları gelir vergisi kapsamı dışında tutulmaktadır. Yargı kararları ile çelişki gibi görülen husus anılan kararların 03.07.2009 tarihinden önceki kararlar olmasından kaynaklanmaktadır.
Bir sonraki yazıda görüşünceye kadar sağlıcakla kalın. Çalışma hayatı ile ilgili tüm sorularınızı bekliyoruz.