Miting Havasında Basın Açıklaması: İthal Kömüre Hayır!
HABER / DUYURU

Miting Havasında Basın Açıklaması: İthal Kömüre Hayır!

Türkiye Maden İş Sendikası -

Genel Başkanımız Nurettin Akçul, 29 Mayıs 2024 tarihinde Soma'da sendikamız binası önünde, yerli kömür üretiminin, ithal kömür karşısında durma riski ve doğabilecek sonuçlarıyla ilgili basın açıklaması yaptı . Miting havasında geçen açık hava toplantısında Genel Başkanımız Nurettin Akçul şunları söyledi:
'Çok kıymetli maden emekçisi yol arkadaşlarım, kıymetli Soma halkı,

Öncelikle, İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamı ve yıkımı en güçlü şekilde kınıyor, bu vahşetin bir an önce son bulmasını diliyorum. İsrail'in, masum sivillere yaptığı vahşeti ve insanlık dışı muameleyi bütün dünya seyretmektedir. Gazze'de olanlar sadece bölge halkının değil, bütün insanlığın ortak sorunudur. Yanarak, aç bırakılarak, işkencelerle masum bir halk katledilmekte, Hitler ötesi bir soykırım yapılmaktadır. Uluslararası hukuku ve insan haklarını tamamen ayaklar altına alan İsrail saldırılarına karşı, mutlak bir duruş sergilenmeli, bölgede acil kalıcı çözümler uygulanmalıdır. Tüm tarafları, uluslararası hukuk ve insan haklarına saygı göstermeye, masum sivillerin korunması için gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.

Kıymetli arkadaşlarım
Bugüne kadar madenlerde ve Soma faciasında hayatını kaybeden şehit madencilerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve camiamıza baş sağlığı diliyorum. Allah gani gani rahmet eylesin. 301 şehidimizi hiçbir zaman unutmadık , unutturmayacağız. Sadece Soma'da değil,
2010'da Balıkesir/Dursunbey'de 13 , aynı yıl Zonguldak/Karadon'da 30, 2011 Kahramanmaraş/Elbistan'da 11 , 2013 Zonguldak/Kozlu'da 8, 2014 Karaman/Ermenek'te 18, 2016 Şirvan – Siirt'te 16, 2017 Şırnak/Cizre'de 8, 2022 Bartın/Amasra'da 42, 3 ay önce Erzincan İliç'te 9 ve sayamadığımız yüzlerce şehidimizi unutmayacağız.
Bütün şehit madencilerimizi derin saygı ve minnetle anıyoruz.

Kıymetli arkadaşlarım,
Madencilik dünyanın en zor ve en riskli işi. Dolayısıyla derdimiz de çok, sorunumuz da çok. Bugünlere gelene kadar çok yol kat ettik ama bu yolda çok da çileler çektik. Hala da çözüm bekleyen bir çok sorunumuz varken ve biz bunlar için mücadele ederken, şimdi bir de ithal kömür yüzünden neredeyse ekmeğimizden olma noktasına geldik.
Hepimizin bildiği gibi kömür madenciliği, ülkemizin enerji arz güvenliğini sağlamada ve ekonomik kalkınmasını desteklemede olduğu gibi, istihdam ve sanayi gelişimi açısından da kritik bir öneme sahip.. Ülkemiz bu konuda oldukça şanslı , çünkü ülkemizin ihtiyacını karşılayacak kadar kömür rezervlerimiz var. Tabii ki bizler de bu rezervlerin açığa çıkma evresindeki zorlukları, maliyetlerini ve risklerini çok iyi biliyoruz ama, böylesine zengin yataklarımız varken bunun üretime sokulmamasını ya da üretimden çekilmesini asla kabul etmiyoruz.
Herkesin bildiği üzere bundan tam 10 yıl önce, asrın felaketi bir facia yaşadık. Soma faciasını yaşayana kadar kimse sesimizi duymadı ya da duysa da bizi ciddiye almadı. Ne zaman ki 301 canımızı şehit verdik, işte o zaman görünür hale geldik. Faciadan sonra bazı olumlu adımlar atıldı. İşçilerin çalışma saatlerinde, ücretlerinde ve sosyal haklarında ciddi anlamda iyileştirmeler yapıldı.
O dönem Bakanlar Kurulu kararıyla, işletmelere aşırı yük getiren maliyetlere destek olmak amacıyla, Devlet tarafından karşılanan 5 yıllık bir destek uygulaması başladı. 2020 yılından sonra da bu destek Cumhurbaşkanlığı kararı ile 2024'e kadar her sene bir yıllığına tekrarlandı.
Şimdi 2024 yılının Mayıs ayını bitirmek üzereyken, ne böyle bir karar çıktı ne de her hangi bir açıklama yapıldı.
Daha düne kadar yerli ve milli kaynakların özendirilmesi ve kullanılması yönünde strateji belirleyen karar vericilerden, henüz bir ses çıkmadı.
Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar çığ gibi büyürken, enflasyon tavan yapıp ücretlerimiz pul olmuşken, şimdi de maden işçileri olarak ekmeğimizden olma derdine düştük.
Madenlerdeki üretim maliyetlerinin yükselmesi, yerli kömürümüzün ithal kömüre göre rekabet gücünü iyice zayıflattı. İthal kömüre artan talep, kömür madenciliğine sekte vurmaya başladı. İthal kömüre olan bu talep devam ederse, yerli üreticilerimizin destek almadan ayakta kalması pek de mümkün görünmüyor.
Uzak değil çok yakında ücretlerimizi alamama riskiyle de karşı karşıyayız. Bu, kötünün iyi tarafı. Daha da vahim olabilecek tarafı ise, ithal kömür karşısında işyerlerimizin kapanması ve tamamen işsiz kalmak. Bu sektörde yaklaşık 49 bin, termik santrallerde 19 bin çalışan ile, aileleri ve yakınlarıyla birlikte 250 bin kişiyiz. Yetkililerin destek uygulamalarından vazgeçmesi demek, 250 bin kişiyi riske atmak demek. Kaldı ki bu sadece bizi ve madenciyi değil, ülkemizi ve bütün vatandaşlarımızı ilgilendiren ve etkileyen bir mesele. Döviz açığı olan bir ülke olarak, ithal kömüre verilen milyar dolarların ülkemizde kalması gerekirken, hem işletmelerimizi, hem işçilerimizi, hem işletmelerin yer aldığı bölgeleri zora sokacak hamleler yapmak, geri dönüşü olmayan zararlara sebep olacaktır.
Enerjide dışa bağımlı olmanın zararlarını ve yıkımlarını, Ukrayna-Rusya savaşında gördük. Hatta savaşa bile kalmadan, her hangi bir polemik yaşayan devletlerin, bir birini enerji politikaları üzerinden nasıl tehdit ettiğine, nasıl restleştiğine hepimiz tanık olduk.
Dışa bağımlılığın, ekonominin yanı sıra en çok siyasi arenada devletlerin elini kolunu nasıl bağladığını da gördük. Bu sadece madencinin, işletmenin ya da yörenin problemi olmasının çok ötesinde, siyasi baskı aracı olarak bir ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına da bir tehdit unsuru niteliğindedir.
Kıymetli arkadaşlarım
Yerli kömürün en büyük tüketicisi termik santrallerdir. Ancak 4-5 aydan beri enerji fiyatlarındaki düşüşler yerli kömür kullanılan termik santralleri de çalışamaz hale getirmiştir. Bu santrallerin çalışamaz hale getirilmesi veya kapanması, doğrudan kömür işletmelerini, kömür üreticilerini, termik santralleri ve kömür madeni işçilerimizi etkileyecektir. Yerli kömür santrallerinin faaliyetlerine devam edebilmesinin sağlanması, enerji işkolunun yanı sıra, maden işçilerinin de doğrudan talebidir. Devletin bu konuya sahip çıkmasını beklemek, en tabii hakkımızdır.
Diyelim ki devletten destek gelmedi ve yerli kömür üreticileri üretimi durdurdu. Ne olacak? İşsizlik artacak mı ?Artacak , Gelir dağılımı bozulacak mı? Bozulacak, göç hareketleri başlayacak mı? Başlayacak, talep daralacak üretim ve yatırım olumsuz etkilenecek mi?, etkilenecek.
Bugün kömürü ucuza veren ülkeler, yarın kafasına göre fiyat artıracak mı? Belirsiz.
Bugün 70-90 dolardan verdiği kömürü yarın katlamalı biçimde artırmayacak mı?
Ya da her hangi bir gerilimde, başka pazar bulup kömürü vermediğinde ne olacak?
Doğal gazı, petrolü baskı unsuru olarak kullananların eline, bir de kömür kozu mu verelim. Üstelik milyar ton kömür rezervlerimiz varken.
Psikolojik ve sosyal gerilimden hiç bahsetmiyoruz bile.
Dünyanın en etkin enerji kaynağı olan kömürün egemenliği elektrik üretiminde hala baş rolde iken ve bizim de kömür yataklarımız varken, bunu maliyet hesabı gerekçe gösterilerek üretime sokmamak ülke gerçekliğiyle de , milli enerji politikalarıyla da bağdaşmamaktadır. İthal kömür alıncaya kadar, çeşitli önlemler alınabilir.
Yerli üretim; mevzuat hükümleri ,gümrük tarife cetvellerinde yerli kömürü koruyucu tedbirler ve teşvik programlarıyla, yeniden canlandırılıp cazip hale getirilebilir. Milli ve yerli üretimi desteklemek bunu gerektirir.
Kamuoyuna sesleniyoruz. Yetkililer, karar vericiler bir an önce bu konuya el atmalı ve gereğini yapmalıdır. Ekonomik, sosyolojik ve siyasi sonuçları hiç de hoş olmayacak yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Üreticiyi, işçiyi destekleyici uygulamalar ivedilikle hayata geçirilmelidir. Kamu işletmelerine verilen destek, özel sektörden de esirgenmemelidir.
Maden üreticilerinden kesilen destek, yeni kazalara, yeni facialara davetiye çıkaracaktır. Üretici ya işçi bulmakta zorlanacak, ya da üretimden çekilecektir. Bu destek sadece işletmeciye değil, işçi sağlığına bir destektir. İnsan hayatına bir yatırımdır.
Maden emekçisi zaten yeterince sıkıntı çekmektedir. Dünyanın en riskli en tehlikeli mesleğini yapan madenci, bir de ekmek kavgasına mı düşmelidir? . Madencinin gece gündüz üretmesine rağmen, hakkı tam olarak verilmediği için birikmiş parası yoktur, kira getirecek evleri arsası yoktur, ticaret yapacak ilişkiler ağı ya da kullanabileceği bir kredisi yoktur. Tek geçimi bileğinin gücü ve helalleşerek girdiği ocağıdır. Madencinin ekmeğine alın terinden başka katık edecek alternatif bir sermayesi yoktur.
Depremde , selde ya da her hangi bir doğal afette alkışlanan, yere göğe sığdırılamayan madenciye teşekkür böyle mi edilmelidir? Yıllarca karanlıkla kader birliği yapan biz madenciler, hiç mi aydınlığa çıkamayacağız. Hiç mi bir rahat yüzü göremeyeceğiz. Yıllarca kazalarda yaralandık, göçük altında kaldık, gazlardan zehirlendik. Evimize ekmek götürme uğruna her gün öldük.
Yıllardır madencinin verdiği zorlu mücadele, akıttığı ter, harcadığı emek, verdiği canlar, özetle ölse dahi bitmeyen hikayesi, böyle mi bitsin, böyle mi sonlandırılsın?
Madenci daha ne yapsın. Madenci bugüne kadar ülkesine, milletine, yöresine yapabileceği bütün özveriyi göstermiş, her türlü katma değerini sağlamıştır. Yaptığı üretimin dışında, ülkenin en zorlu günlerinde gözünü kırpmadan kendini ortaya koyup, hiç kimselerin yapamadığını yapmıştır. Madenci üzerine düşenden fazlasını, görev sorumluluğuyla değil insan olma vasfıyla yapmıştır. Şimdi madenciyi gerçek anlamda koruma ve kalkındırma zamanıdır.
Yetkililer madencinin sesini duymak zorundadır. Devlet; teşviğini çekmek bir yana, daha da artırmalıdır. Devlet, bu teşvik için bir daha toplu ölmemizi beklememelidir. Devlet madencisine sahip çıkmalıdır. Santrallerimiz kendi kömürümüzle çalışmalı, evlerimiz kendi kömürümüzle ısınmalıdır. Sözümüzün özü şudur. Kömür üreticilerinin önündeki engeller kaldırılmadan, maden işçisinin yüzü gülmeyecek ve sıkıntılar katlanarak devam edecektir.
Buradan madencisine, üreticisine sahip çıkanlara da ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Durumun vahametini gören ve kamuoyunu bu konuda bilgilendirip, farkındalık yaratmaya çalışan bütün parti milletvekillerine, sivil toplum kuruluşlarına, ilgili bürokratlara ve seçilmiş yöneticilere duyarlılıklarından dolayı Türkiye Maden İşçileri sendikası olarak teşekkür ediyoruz. Aynı duyarlılığı bütün yasa yapıcılardan, yetkililerden ve kamuoyundan bekliyoruz.
Değinmeden geçemeyeceğim bir konu daha var. Duyumlar alıyoruz . Yeni Anadolu Madencilik A.Ş'nin bir başka firmaya devrinden söz ediliyor. Ne madencilikle ne sektörle ilgili, hiçbir bilgisi ve tecrübesi olmayan birileri, kapalı kapılar ardında hesap kitap peşinde.
Buradan uyarıyoruz. Mağduriyetimizi artıracak, bir çoğumuzu işsiz bırakacak uygulamalardan kesinlikle kaçınılmalıdır.
Elimizde kalan Yeni Anadolu, Çayırhan, Ege Linyitleri, Çan, Tunçbilek gibi kamu eliyle işletilen birkaç güzide kurumu da özelleştirip, maden işçisinin çilesini artırmayın.
Bu özelleştirme uygulamalarına bir son verin artık.
Bırakın da, kamu eliyle madencilik yapılabildiğine dünya alem tanık olsun.
Kısmen de olsa yapılması düşünülen özelleştirmelere karşı tüm kararlılığımızla sonuna kadar mücadele edeceğimizi bu Soma meydanından haykırıyoruz. Hepinize sonsuz teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla.
Allah'a emanet olun'
Konuşmanın ardından yüzlerce işçi ve sendikamız Yöneticileri Dört Yol'dan Beş Yol'a kadar sloganlar eşliğinde yürüyüş yaptı. Daha sonra Genel Başkanımız Akçul ve üyemiz işçiler madenci heykeline karanfil bıraktı.