Sendikamız Kırka ve Havalisi Şubesi Olağan Genel Kurulu Gerçekleşti
Sendikamız Kırka ve Havalisi Şubesi 11. Olağan Genel Kongresi 17 Mart 2018 tarihinde gerçekleşti. Mevcut şube başkanımız Yılmaz Ayrancı başkanlık görevine 4 yıllığına tekrar seçildi.
Kongreye, sendikamız Genel Başkanı Nurettin Akçul, Genel Sekreter Tamer Küçükgençay, Genel Mali Sekreter Zekeriya Aydın, Genel Teşkilat Sekreteri Yasin Karatay, Genel TİS ve Mevzuat Sekreteri H.Hüseyin Gürbüz, Genel Eğitim ve Araştırma Sekreteri Ahmet Çümen, sendikamıza bağlı şube başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, çeşitli sendika ve şube temsilcileri ile delegeler katıldı.
Divan Başkanlığını Genel Başkanımız Nurettin Akçul’un yaptığı kongreye, tek aday olarak katılan mevcut Başkan Yılmaz Ayrancı, 4 yıllığına yeniden başkanlığa seçildi.
Şube Başkan Vekilliğine Nurullah Can, Şube Sekreterliğine Hakan Şen, Şube Mali Sekreterliğine Erkan Öcal, Şube Teşkilatlandırma Sekreterliğine Rüçhan Duran seçildi.
Denetim Kuruluna; Sait Çelik, Semih Gündüz, Yusuf Ergünay seçilirken, Disiplin Kuruluna da Bülent Akbaba, Soner Ulucan, İsmail Örencik seçildi.
Genel Başkanımız Nurettin Akçul yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Değerli dostlarım,
Biliyorsunuz sınırlarımız içinde ve dışında yuvalanmış terör örgütü PYD/PKK’ya yönelik, ordumuzun Afrin’ yönelik Zeytindalı harekatının 57’nci günündeyiz. Yıllarca teröre kurban vermiş bir millet olarak, canımızı ve vatanımızı korumak adına yürütülen bu harekatı sonuna kadar destekliyoruz. Bizi bölmek, parçalamak isteyen, terörü besleyen dış mihrakların hedefleri asla gerçekleşmeyecektir.
“Bir evladım daha olsa onu da bu vatana şehit veririm” diyen şehit babaları,
“Hakkım bu millete helal olsun. Oğlum şehit olsa ne olur, vatan sağ olsun” diyen şehit anaları,
“Babamızın devrettiği bayrağı biz devraldık, babamızın yolundan gidecek ve bizler de şehit olacağız” diyen şehit evlatları,
“Jetler yamacı vursun, burada gerekirse biz de şehit olalım ama bu teröristler yok olsun” diyen Abdullah Taha Koç gibi vatan evlatlarımız olduğu sürece, bu ülkeyi bölmeye, zarar vermeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Afrin’de ve vatan savunmasında şehit olan kahraman Mehmetçiğimizi , kahpe teröristler tarafından tuzaklanan Kuran-ı Kerim’i yerden almak isterken şehit düşen uzman çavuş Orhan Sürmen’i dualarla anıyor, Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.
Tek bir terörist ve vatan haini kalmayana dek vatan nöbetimiz sürecektir. Sonuna kadar ordumuzun ve devletimizin yanındayız. Allah vatanımızı ve Mehmetçiğimizi korusun.
Değerli dostlarım,
Soma’da, Ermenek’te, Siirt’te ve nice madenlerde emekçilerimizi madenlere kurban verdik. Acılarını hala milletçe unutmadık.
Buradan madenlerde şehit olan emekçi kardeşlerimi bir kez daha saygıyla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.
Madencilik, doğası gereği özellik arz eden ve zincirleme olarak olumsuzlukları tetikleyen bir risk kolu. Denetim zincirlerindeki en ufak eksiklik, iş kazalarını beraberinde getiriyor. Kanunlarda yapılan iyileştirmelerin, yaşadığımız onlarca maden kazasını önleyemediğini gösteriyor.
Mevzuatlar, yönetmelikler tabi ki önemlidir ama; yeterli bir önlem değildir. Kanunlardan daha da önemli olan vicdan muhasebesi yapmak, insan odaklı düşünmek ve önleme kültürünü oluşturmaktır.
İstatistikler kazaların yüzde 98’inin önlenebilir olduğunu gösteriyor. İşçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarında, herkes payına düşen sorumluluğu eksiksiz yerine getirmelidir.
Devlet, işveren, sendika ve işçiler , koordineli çalışmalı ve iş kazalarını önleme noktasındaki tedbirleri harfiyen uygulamalıdır. İşçiler ama özellikle Maden işçisi, en iyi çalışma koşullarını hak eden emektar emekçilerdir. İyi beslenmeli, iyi ücret almalı ve iş güvenliği konusunda hiçbir aksaklığa maruz kalmamalıdır. Hayat standartları yükseltilmeli ve insanca bir yaşam sunulmalıdır.
Değerli dostlarım,
Dünyada, dolayısıyla ülkemizde sanayileşme ve kentleşme oranı yükselmekle birlikte, enerjiye olan talep ve elektriğe duyulan ihtiyaç giderek artmaktadır.
Ülkemizin zengin petrol yatakları, doğal gazı ve yenilenebilir enerji tesisleri yoktur. Ama ülkemizin 15 milyar tonluk kömür rezervleri bulunmaktadır.
Enerjide yerli üretimin, tüketimi karşılama oranı yüzde 35’dir. Yani yüzde 65 ithal ettiğimiz enerjinin 2020’lerde yüzde 78’lere çıkması öngörülmektedir.
Ülkemizin ihtiyaç duyduğu enerjinin kesintisiz olarak sağlanması için yeni ve modern enerji santralları kurulması ise milli menfaatlerimiz için zaruri bir durumdur.Termik santrallere karşı çıkanların hassasiyetini anlıyor ve aynı hassas duygularla hareket ediyoruz fakat, ulusal kaynaklarımızı yadsıyan yaklaşımlar, ülkemizi bir enerji bunalımı ve karmaşası ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Milyar ton rezervli yataklarımız varken, ithalata dayalı enerji politikaları ülkemizin enerji alanındaki açığını kapatmaz. Kapatsa da bu sağlıklı bir yöntem olmaz. Ülkemiz yeni nesil santral teknolojileri çalışmalarını sürdürmekte ve en yeni teknolojileri takip etmektedir. Son yirmi yılda gelişen teknoloji sayesinde Kükürtdioksit (SO2) ve Azotoksit (NOX) emisyonlarının sıfıra yakın düzeylere düşürüldüğü bilinmektedir. Yeni nesil termik santral teknolojileri, çevreye zarar vermeyecek, bölgesinde istihdam yaratacak ve işsizliği önleyecek, bulunduğu yöreyi kalkındıracak hale gelmiştir.
Ülkemizin milli enerji politikalarını destekliyor ve herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Değerli dostlarım,
Biraz önce de bahsettiğim gibi yer altı kaynakları bakımından petrole, doğal gaza sahip değiliz ama sahip olduğumuz bor yatakları ile dünyada birinci konumdayız.
Bor’un stratejik önemi çok vurgulanmayıp bazı çevreler tarafından önemsenmese de, ABD ve NATO, BOR’u stratejik maden diye tanımladı.
Bor madeninin kullanım alanlarını burada sıralamaya gerek yok. ABD’nin uzay teknolojileri ve askeriyede kullandığı , 250 ayrı malzemede kullanılan bu madeni, maalesef biz sanayileşme sürecimizi tamamlayamadığımız için kısıtlı bir alanda, ya da sabun ve deterjan yapımında kullanıyoruz.
Yüzde 72 oranla dünyadaki en büyük bor yataklarına ve rezervlerine sahip bir başka ülke olsa, eminim dünyanın ticaret merkezi olurdu.
Enerji sektöründen ilaç sanayinde, nükleer sanayiden otomotiv sanayisine kadar birçok alanda kullanılan Bor, hammadde olarak değil de nihai ürün olarak pazarlandığında, dünya ekonomisi içinde belirleyici bir konuma sahip olmamamız için hiçbir sebep yoktur.
Sanayileşme sürecimizi hızlandırmalı ve teknolojik gelişmeleri takip etmek yerine kendi teknolojimizi yaratmalıyız. Dünyadaki ikinci üretici konumundaki ABD’de rezervler tükenmektedir. Bor kaynaklarımızın varlığı ülkemiz için bulunmaz bir fırsattır. Bilim adamlarının 21. Yüzyılın madeni dediği bor madenini önemsememek, stratejik konumunu kavrayamamak ki -sermaye sahibi lobilerin yapmaya çalıştığı şey budur- ekonomik menfaatlerimize aykırıdır.
Milli bir servet olan bor madeninin kıymeti bilinmeli ve gereken özen gösterilmelidir.
Değerli dostlarım,
Eti Maden işletmesinin de içinde bulunduğu bazı kamu kuruluşları Varlık Fonuna devredildi.
Bu konudaki endişelerimizi gerek basın yoluyla gerek ilgili mercilerle görüşerek, dile getirdik.Varlık fonları, emtia gelirleri ve cari işlemler fazlası ile elde edilen gelirin, ülke ekonomisine katkı sağlaması amacıyla ortaya çıkmıştır. Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler, petrole dayalı varlık fonlarıyla dünyada ilk sıradalar.
Çin, Hong Kong gibi yüksek ihracat ve finans getirisi ülkeler ise emtia dışı kaynaklardan elde ettikleri gelirlerden varlık fonlarına kaynak aktarıyor. Türkiye ise kaynak ihtiyacını özelleştirme gelirlerinden, kamu varlıklarının menkul kıymetleştirilmesiyle elde edilecek transferlerden karşılamayı planlıyor.
Türkiye’nin bir varlık fonu kurmak için gerekli emtiası ya da gelir fazlası yoktur. Başka ülkelerdeki fonların misal gösterilebilmesi için, o ülkelerin ekonomik yapıları da örnek alınmalıdır. Ayrıca fonun giderlerinin nerede kullanılacağı açık değildir. Bu fon özelleştirmenin de bir ön adımıdır.
Sendika olarak süreci yakından takip ediyoruz. Çalışanların durumunda bir değişiklik olmayacağı beyan edildi. İşçilerimiz aleyhine bir durum söz konusu olursa, haklarımız ve hukuk çerçevesinde mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlar, kongremizin hayırlara vesile olmasını dilerim".