MADENCİLİK POLİTİKALARI VE GÖRÜŞLERİMİZ
HABER / DUYURU

MADENCİLİK POLİTİKALARI VE GÖRÜŞLERİMİZ

Türkiye Maden İş Sendikası -

Milli bir madencilik politikası oluşturulmalı ve bu politika oluşturulurken kamu yararı öncelikli olarak göz önünde tutulmalıdır.

Milli madencilik politikası aşağıdaki esasları kapsamalıdır:

Madencilik sektörünün ve tüm alt sektörlerinin üretim arttırılmalıdır.
Madencilik üretimin hedefi ihracat değil, ülke sanayi sektörlerinin ihtiyacı olan ucuz ve kaliteli hammaddeyi sağlamak olmalıdır. Madencilikte ihracat politikası ise, ucuz hammadde satışı yerine ülke içinde mümkün olduğunca zincirleme katma değer ve istihdam yaratacak bir şekilde yapılandırılmalı ve ihracat politikası ve teşvikleri de mamul ve yarı mamul ihracatını özendirecek biçimde oluşturulmalıdır.

Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli maden kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır.
Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması ve bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması bakımından, yerli maden kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Enerji ve madencilik sektörlerimizde, daha önce özelleştirilen diğer sektörlerde olduğu gibi, var olan devlet tekellerinin yerini yerli ya da yabancı özel tekellerin alması gelecekteki enerji güvenliğimizi risk altına sokacaktır. Bu nedenle, öngörülebilir, planlanabilir ve denetlenebilir bir enerji kaynağı konumundaki linyit madenlerimiz elektrik üretiminde linyitle çalışan termik santraller aracılığıyla maksimum düzeyde değerlendirilmelidir. Bu alanda geçmişte olduğu gibi devlet bizzat kendisi linyit ve santral yatırımlarına devam edeceği gibi özel girişimcilerinde bu alana yatırım yapmaları özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Biz sendika olarak enerjide çeşitlilik ilkesi göz ardı edilmeden mevcut durumdaki dışa bağımlılığın azaltılmasının en temel yolunun 13 milyar ton civarındaki yerli linyit ve bu linyitlerle çalışan termik santrallara hızla yatırım yapılması olduğu düşüncesindeyiz.

Kaynak yetersizliği ve yasal engeller gerekçeleriyle yeterince maden araması yapılamamış ve maden aramaları uzun yıllardır ihmal edilmiştir.
Aramalar belirli bir stratejik plan çerçevesinde yürütülmeli ve ülkemizin maden rezervleri gerçekçi bir biçimde belirlenmeli ve güncellenmelidir. Maden aramaları için uzun dönemli ve stratejik planlar geliştirilmelidir.

Yaşadığımız çevreyi korumak sendikamızın da temel ilkelerindendir.
Ancak bilimsel ve gerçekçi verilere dayanmayan popülist çevreci yaklaşımlar ve politikalar maden potansiyelimizin ekonomiye kazandırılmasına engel olmamalıdır. Bu konudaki mevzuat madenciliğe yatırım yapmak isteyenlere caydırıcı bir unsur olmaktan çıkarılmalıdır. Madencilik sektöründe, çevre dostu teknolojilerin kullanılması ve madencilik yapılan alanların yeniden doğal dokusuna kavuşturulması teşvik edilmelidir.

Madencilik sektörünün her alanında, şeffaflık sağlanmalıdır.
Madencilik sektörüne ait istatistiki veri ve bilgiler kurumlar arasında farklılıklar göstermektedir. Bu bilgi ve veriler ortak ve tutarlı bir veri tabanında toplanmalı ve sektördeki resmi ve sivil kişi ve kurumlara tek merkezden servis edilmelidir. Bu şekilde sektörde sağlıklı bir bilgi akışı sağlanmalı ve madencilikle ilgili bilgi, veri, rapor ve kararlara sektördeki kuruluşlar kolayca ulaşabilmelidir.

Sektörde sosyal diyalog geliştirilmeli ve işler kılınmalıdır.
Sektörde kamu kurumları, özel sektör kuruluşları, sendikalar, meslek odaları ve üniversiteler başta olmak üzere sektör içindeki bütün kuruluşları kapsayan bir biçimde yapıcı işbirliğine dayalı bir sosyal diyalog mekanizması tesis edilmelidir. Bu konuda sendikamız her türlü yapıcı çaba ve katkıyı ortaya koymaktadır ve bundan sonrada aynı kararlılıkta olacaktır. Çünkü toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörünün gelişimi, sektörle ilgili kararların alınması sürecinde bütün tarafların görüş, katkı ve önerilerinin dikkate alınacağı ortak bir akıl süreci ile mümkündür.

Maden Yasası'nın uygulanmasını kolaylaştırmak ve sektöre girişimi teşvik etmek adına bürokrasi azaltılmalıdır.
Yasal mevzuatın uygulanması ve uygulamaların denetlenmesi bakımından, mevcut idari yapıların yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Bu durum sektöre yatırım yapmak isteyen girişimcileri caydırıcı bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Maden Kanunu'nu uygulamakla görevli kuruluşun yerinden ve etkin denetim yapabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Maden İşleri Genel Müdürlüğü, çok sayıdaki ruhsat sahası için gereken sayıda teknik elemanı istihdam edememesi nedeniyle işlevlerini istenilen düzeyde yerine getirememektedir. Bu kurumun teknik eleman gereksinimi karşılanmalı, sektörde mevcut diğer kamu kuruluşlarındaki bilgi birikiminden yararlanmasına yönelik düzenlemeler ve gerekli eşgüdüm sağlanmalıdır.

Maden hakları verilecek kişi ve kuruluşlarda mali ve teknik yeterlilik aranmalıdır.
Uygulamada Türkiye Cumhuriyeti'ne ait nüfus cüzdanı olan her vatandaşın küçük bir bedel ile ruhsat alması, bu ruhsatı, sahada hiçbir faaliyette bulunmadan müşteri buluncaya kadar atıl tutması ve müşteri bulduğunda ise elindeki ruhsatı satması oldukça kolay olmaktadır. Bu nedenle, sektörde ruhsat ticareti oldukça yaygındır. Ruhsat ticareti ve spekülasyonlarının önlenmesi bakımından madencilik yapacak gerçek ve tüzel kişilerde teknik ve mali yeterlilik aranmalı, madenciliğe ve özellikle yer altı madenciliğine mali açıdan güçlü, kısa vadeli kar peşinde olmayan, yatırımların uzun vadede geri dönüşüne hazır olan, sektöre ilişkin bilgi/birikim/deneyime, işletme geleneğine sahip işletmelerin girmelidir. Çünkü maden işletmeciliği ve özellikle yer altı maden işletmeciliği, en kısa sürede, en az yatırımla kar etme anlayışına en uzak sektörlerden birisidir. İş kazalarının büyük çoğunluğu da bu anlayışın hakim olduğu işverenlerin işletmelerinde meydana gelmektedir.

Madencilik mevzuatındaki dağınıklığın önlenmesi, etkin denetim yapılabilmesi ve madencilikle ilgili tüm aşamaların tek elden yürütülebilmesi için Madencilik Bakanlığı kurulmalıdır.
Madencilik sektöründeki tüm kuruluşların aynı bakanlık çatısı altında bulunması gerek sektör planlaması gerekse uygulama ve denetimler bakımından etkinliği sağlayacak ve yeni yatırımcılar için büyük bir şikayet konusu olan dağınıklık, bürokrasi ve kırtasiyeyi ortadan kaldıracaktır.

Sektördeki kamu kuruluşların etkinliği ve varlıkları korunmalıdır.
Madencilik sektöründeki kamu kuruluşları, milli bir madencilik ve enerji politikasının oluşturulmasında ve uygulanmasında, ihtiyaç duyulan nitelikli eleman yetiştirilmesinde sektörel bilgi birikimi ve teknolojinin gelişiminde çok önemli işlevler görmüştür. Kamu kuruluşları, sektörde adeta bir uygulama okulu görevi görmüşler, sektördeki özel sektöre de nitelikli işgücü sağlanmasında, ihtiyaç duydukları bilgi ve teknoloji birikiminde önemli katkılar sağlamışlardır. Günümüzde de kamu kuruluşlarının bu işlevi/ misyonu sürmektedir. Ayrıca, milli bir madencilik ve enerji politikası oluşturulmasında bu kuruluşların varlıklarına ihtiyaç vardır. Yıllardır, madencilik kuruluşlarının çoğunluğunun makine, ekipman, teçhizatları yenilenmemiş ve personel açıkları kapatılmamıştır. Bu nedenle, sektördeki kamu kuruluşlarının etkinliğini azaltacak ve kapsamlarını daraltacak politika ve uygulamalardan kaçınılmalıdır. Sendika olarak, sektörümüzde bu kapsamda yürütülen uygulamalara karşı çıkmakta ve bu kuruluşların ihtiyaç duyduğu yatırımların yapılması ve personel eksikliklerinin giderilmesi için çaba sarf etmekteyiz.

Ülkemizdeki atıl maden sahalarının değerlendirilmesi için kamu yatırımlarının artırılmasının yanısıra özel sektörde teşvik edilmelidir.
Biz özel sektöre, özel sektörün madenciliğe yatırım yapmasına, istihdam yaratmasına değil mevcut kamu kuruluşları işletmelerinin küçültülmesi ve elden çıkarılmasına karşıyız. Üyelerimizin işlerinin sürdürülebilirliği ve istihdam kapasitesinin artırılması için sendika olarak örgütlü olduğumuz özel sektör işletmelerinin sorunlarının çözümüne katkı sağlama çabası içinde olduk ve olmaya devam edeceğiz.

Bor madenlerinin üretimi, işlenmesi ve pazarlanması devlet eliyle yapılmaya devam edilmelidir.
Ülkemizin dünya rezervlerinin yüzde 72'sine sahip olması, bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak kullanım alanının sürekli artması, gelecekte alternatif/temiz enerji üretiminde temel kaynaklardan birisi olması nedenlerinden ötürü stratejik bir maden olan bor madenlerinin devlet eliyle (Eti Bor İşletmesi) üretilmesi, işlenmesi/zenginleştirilmesi ve pazarlanmasına devam edilmelidir.

Sendika olarak bor madenlerinin özel sektöre açılmasına ilişkin doğrudan ve dolaylı girişimlere karşı her zaman/dönem karşı durduk ve durmaya devam edeceğiz. Çünkü bor madenlerinin devlet tekelinde olmadığı dönemlerde ülkemiz, uluslar arası bor pazarında hiçbir şekilde söz sahibi değilken, devlet tekeline alındıktan sonra bor mineralleri uluslar arası pazarda gerçek fiyatlarından işlem görmeye başlamış, ülkemiz dünya bor pazarında en büyük paya sahip ülke haline gelmiş; bor madenlerini üreten, işleyen ve pazarlayan Eti Bor İşletmesi de ülkemizin en çok kar eden 4. Büyük kuruluşu haline gelmiştir.

Sendika olarak uluslar arası bor pazarında ve özellikle uç ve ileri uç ürünleri pazarından ülkemizin daha fazla pay alması için bu alana ilişkin ar-ge çalışmalarının artırılması düşüncesi ve çabası içinde olmuştur ve olmaya devam edecektir.

Maden işyerlerinde sağlıklı ve güvenli iş ortamlarını sağlamak için yerinde ve sürekli denetim şarttır.
Ülkemiz iş kazaları ve meslek hastalıkları açısından ne yazık ki dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Kömür madenciliğinde ölümle sonuçlanan iş kazaların da ise birinci sıradadır. Bu tablonun değişmesi için etkili bir denetim ve yaptırım gerekliliği ortadadır. Ancak, maden ocaklarının sağlıklı ve güvenli ortamlara kavuşturulabilmesi için yetersiz olduğu genel kabul gören devlet denetiminin yanı sıra yerinde ve sürekli denetimi sağlayacak olan sendikal örgütlülüğün artırılması gerekmektedir. İşsizliğin önlenmesinde ve istihdam yaratılmasında çok önemli bir işlevi olan madencilik sektörü ve kömür madenciliğinde özelleştirmeyle birlikte istihdam kayıpları, çalışma şartlarının gerilemesi, iş kazası artışları, sosyal hak ve ücretlerin azalması daha önceki sayısız özelleştirme uygulamalarının neredeyse doğal sonucu olarak gözlemlenmiş ve tecrübelerimizle sabittir. Özelleştirmelerin beraberinde getirdiği sendikasızlaştırma politikaları sonucunda, çalışma hayatının doğal denetim mekanizması olan sendikaların ve sendikal faaliyetlerin devreden çıkarılmasıyla üretim, iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili süreçler denetim dışı kalmaktadır. Taşeronların işlettiği yer altı maden ocakları toplu ölümlü iş kazalarının en sık yaşandığı işletmelerdir. Yeraltı işletmelerinde taşeron yasaklanmalıdır. Ayrıca, maden işyerlerinin temel denetim mekanizmalarından biri olan fenni nezaretçilik uygulamasındaki çarpıklıklar bir an önce düzeltilmeli ve fenni nezaretçilerin iş akti ve ücret yönünden işverenlere bağımlılığı ortadan kaldırılarak denetimin bağımsızlaştırılması sağlanmalıdır.

176 No'lu Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği ILO Sözleşmesi bir an önce imzalanmalıdır.
Ülkemizde madencilik sektörüne son yıllarda giderek artan bir şekilde uluslararası şirketler de yatırım yapmaktadırlar. Bu nedenle, maden işçilerinin hak ve çıkarlarının korunması ve iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili ILO standartların uluslararası güvence altına alınması için 176 No'lu Madenlerde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi?nin ülkemiz tarafından da onaylanması önem taşımaktadır. Bu konuda, sendikamız, uluslararası üst kuruluşumuz IndustriAll Sendikası?nın ILO ile birlikte düzenlediği kampanyada aktif olarak yer almaktadır.