Genel Başkanımız Nurettin Akçul Madencilik ve Milli Ekonomi Zirvesi'ne Katıldı
Sendikamız Genel Başkanı Nurettin Akçul, 4 Aralık Cuma günü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in de katılım sağladığı 4 Aralık Dünya Madenciler Günü kapsamında düzenlenen Maden Sanayi İşverenleri Sendikası (MASİS) Madencilik ve Milli Ekonomi Zirvesi'ne videokonferans yöntemiyle katıldı.
Bakan Dönmez burada yaptığı konuşmada, dünyadaki 90 çeşit madenin 77'sinin Türkiye'de bulunduğunu, politikalarının özünü oluşturan temel mantalitenin yerlileştirme ve yerli üretim anlayışı olduğunu vurguladı.
Genel Başkanımız Akçul da yaptığı konuşmada şunları söyledi:
' Roma imparatorluğu döneminde babasının zulmünden kaçan Santa Barbara adlı genç bir kızın madencilerin çalıştığı bir mağaraya sığınması ve onlardan gördüğü şefkat üzerine kurulu bir hikayenin önce ülkemizde daha sonra Avrupa ve tüm Dünyada kabul gören bir güne dönüşmesiyle 4 Aralık Madenciler günü olarak kutlanmaktadır
Her yıl kutlanan 4 Aralık Madenciler Günü, Maden İşçisinin o şefkat dolu durusunun karşılığıdır bu günü önemli kılan. Kazdıkları yerde cennete düşen; bir avuç kömür için bir ömür veren madencilerimizi saygıyla rahmetle anıyor çalışanları da sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
İnsan hayatını yaşanılır kılan araç ve gereçlerin neredeyse tamamı doğal kaynaklardan ve madenlerden elde edilmektedir. Dolayısıyla Madenler ülkenin hazineleridir. Ülkenin gelişimi ve kalkınması maden kaynaklarının en doğru şekilde ekonomiye kazandırılmasıyla mümkün olacaktır.
Madencilik genel anlamda kırsal alanlarda sürdürülen bir faaliyettir. Demektir ki istihdamı kırsal alanlara taşıyor. Gittiği yerlere istihdam götürüyor, bölgelerde hiç beklenmedik bir cazibe oluşturuyor. Kırsaldan kente göç engelleniyor ekonomik ve sosyal refah seviyesini de artmış oluyor
Üzücü olan ise Madencilik denilince akıllara hemen ölümlü iş kazalarının, ömür boyu süren meslek hastalıklarının gelmesidir.
Aslında yasal düzenlemeler, iş kollarına göre istenilen standarta ulaştı. Özellikle AB uyum yasaları sonucu yeni düzenlemeler, 176 sayılı İLO sözleşmesi ve hali hazırdaki 6331 sayılı kanun maddeleri gereği resmi ve teoride yapılabilecek düzenlemelerin bir çoğu yapıldı. Bu kadar olumlu gelişmeye rağmen ölümlü iş kazaları azaldı ama maalesef son bulmadı.
Evet madencilik dünyanın en riskli meslek kollarından biri ama bu durum ölümlerin ve kazaların gerekçesini oluşturmaz ve oluşturmamalı.
Çalışanların ekonomik ve sosyal sorunları, eğitimsizlik, çalışanların ve firmaların deneyimsizliği, caydırıcı denetimlerin yapılamaması, üretim baskısı ve zorlayıcı unsurlar gibi çok boyutlu sebepler ortadan kalkmadığı sürece, bu acıları yaşamak kaçınılmaz olacaktır. Riskli işkollarında tehlikeli işlerden kaçamıyorsak ve o işin yapılma zaruriyeti varsa, o halde sağlıklı ve güvenli çalışmanın ön şartlarından biri olan riskleri ortadan kaldıracağız. Risklerin doğru tanımlanması için de planlı, güvenli , disiplinli ve bilimsel çalışacağız. Çalışma ortamının en üst seviyede mekanize edilmesini sağlayacağız. Üretim baskısını yani psikolojik şiddeti ortadan kaldıracak, Mevzuat gereği değil , insan odaklı düşüneceğiz.
Üretimi; sağlıklı, güvenli ve huzurlu bir ortamda gerçekleştirmek için bütün imkanları seferber edeceğiz. Hepimizin toplumsal bir bilinç ve toplumsal bir sorumluluk oluşturma mecburiyeti vardır.
Kamu, işveren, sendikalar, meslek odaları, bu alanda bilim üreten akademisyenler, el birliği, gönül birliği yapmalıdır.
Biliyoruz ki İşçi kavramının tarihçesini gözden geçirdiğimizde, işçi hep zayıf olan, ezilen ve pasif taraf olarak tanımlanır. Dolayısı ile devlet, işçi haklarını kanunlarla koruma altına alır. İşveren'in de muhakkak kanunda hakları vardır ama çalışma hayatında işveren aktif ve güçlü olan taraftır. Dolayısıyla biz sendikaların da kuruluş amaçlarımıza uygun olarak işçimizin pasif taraflarını aktifleştirmek, zayıf tarafını güçlendirmek, ekonomik durumlarını düzeltmek gibi sorumlulukları vardır.
Bizler işverenlerin durumlarını çok iyi anlıyoruz. Ama aynı hassasiyetle işverenlerin de bizleri anlamasını, empati kurmasını istiyoruz.
Maden işçimizi mutlu ve memnun edecek şey sadece toplu iş sözleşmeleri değildir. Maden işçisinin, dünyanın en zor mesleğini icra etmesine rağmen, güçlü olandan yani işverenden çok da bir talebi yoktur aslında. Madenci işini de işyerini de, işverenini de sever. Madencinin beklentisi hep asgari düzeyde kalmıştır. Yaptıkları işin zorluğu ve tehlikesini göz önünde bulundurup fahiş taleplerle, emeğini kıyaslamaz. Madenci değer görmek ister, samimiyet bekler, aidiyet duygusunu tatmak ve yaşamak ister. Bizim işverenlerden beklentimiz, madencilerimizi anlamaları, kendilerini onların yerine koymalarıdır.
Süremiz kısıtlı olduğu için sektörümüzle ilgili diğer sorunlara burada değinip vaktinizi almak istemiyorum. Zaman ve mekan kısıtlamamızın olmadığı başka platformlarda tekrar buluşmayı umuyor, pandemi dönemini yaşadığımız bu zorlu günlerin de en kısa zamanda sona ermesini diliyorum. Sayın bakanımızı başta olmak üzere bütün katılımcılara sağlıklı, huzurlu ve esenlik dolu günler temenni ediyorum'.