Genel Başkanımız Akçul 3. Uluslararası Madenlerde İSG Konferansına Katıldı
Türkiye Madenciler Derneği tarafından düzenlenen 1-4 Aralık 2018 tarihlerini kapsayan 3. Uluslararası Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı ve sergisi başladı. Konferansa sendikamız Genel Başkanı Nurettin Akçul, çeşitli ülkelerden konularının üst düzey temsilcileri, uluslararası kuruluşlar, mevzuat düzenleyici kurumlar, sivil toplum kuruluşları, yatırımcılar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı
İSG alanında yaşanan sorunlar ve çözüm imkanlarının ele alındığı konferansın açılış konuşmasını Genel Başkanımız Nurettin Akçul yaptı. Akçul konuşmasında şunları söyledi:
“Sözlerime başlamadan önce Türkiye Maden İşçileri Sendikası adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üçüncü “Uluslararası Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliği” konferansına hoş geldiniz.
Soma’da, Ermenek’te, Siirt Maden Köyde ve saymakla bitiremeyeceğim birçok maden kazasında, şehit olan maden emekçilerini saygıyla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli Katılımcılar,
Bir önceki konferansta bazı hususlara dikkat çekmiş ve konuşmamı “Bir daha ki buluşmamızda istatistiklere bakıp, demek ki kazalar önlenebiliyormuş demek istiyorum” diyerek sonlandırmıştım.
Maalesef geçen bu sürede iş kazaları dur durak bilmedi. Sadece 2018 yılının ilk 10 ayında bile 1640 kişi iş kazalarında hayatını kaybetti. Küresel ve yerel ölçekli platformlarda sürekli konuşuyor, tartışıyor çözüm yolları aramaya çalışıyoruz. Maalesef bunca çalışma bunca konuşma bizi bir adım ileri taşımıyor.
Tarihimize baktığımızda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kanunlar Batı’ya göre bizde daha geç çıktı. Cumhuriyet döneminden sonra sanayileşme sürecimiz, ülke şartları ve toplumsal duyarlılık her ne kadar Batı’ya nazaran geç oluşmuş olsa da, iş sağlığı ve güvenliği bakımından mevzuatımız Batı’yı yakaladı ve kapsamlı bir hal aldı. Yasal düzenlemeler, iş kollarına göre istenilen standarta ulaştı. Özellikle AB uyum yasaları sonucu yeni düzenlemeler, Soma faciasından sonra imzalanan 176 sayılı İLO sözleşmesi ve hali hazırdaki 6331 sayılı kanun maddeleri gereği resmi ve teoride yapılabilecek düzenlemelerin aslında bir çoğu yapıldı.
Peki bu yasal düzenlemelere rağmen, neden hala iş kazaları bakımından Avrupa ve dünya bazında yerimizi koruyor ve hala ilk sıralarda yer alıyoruz. İstatistikler kazaların yüzde 98’inin önlenebilir olduğunu gösterirken biz neden hala yüzde ikinin içindeyiz.
Demek ki kusur düzenlemelerde değil, uygulama biçimimizde.
Değerli katılımcılar,
Bizler maden sektöründe çalışan emekçiler olarak dünyanın en riskli en zor işini yapıyoruz. Her ne kadar en riskli işi yapıyor olsak da, kazaya, ölüme bahanemiz yok, olamaz da. Eğer ki tehlikeli işlerden kaçamıyorsak, o işin yapılma zaruriyeti varsa, o halde sağlıklı ve güvenli çalışmanın ön şartlarından biri olan riskleri ortadan kaldıracağız. Risklerin doğru tanımlanması için de planlı, güvenli , disiplinli ve bilimsel çalışacağız.
Daha geçen haftalarda Zonguldak’ta özel işletmeli bir maden ocağında 3 emekçimizi kaybettik. Öğrendiğimiz kadarıyla ruhsatsız çalıştırılan bir ocak. Yasaların uygulanma ya da denetim süreçlerinde bir eksiklik, aksaklık olduğu ortada. Daha önce de belirtmiştim, bilgi, birikim ve sermaye yapısı bu sektöre elverişli olmayan işletmeler, maden ocağı işletmemelidir.
Parası cebinde her önüne gelen , kısa vadede kar mantığı güden yatırımcıların, bu sektöre girmelerinin önüne geçilmelidir.
Maden işletmeciliği define avcılığı değildir. Bilgi, birikim, sabır ve uzun vadeli hedefler gerektirir.
Bilinçsizce, teknolojiden uzak, ilkel koşullarda çalıştırılan ocaklar, ölüme davetiyedir ve denetimler kapsamlı yapılmadığı sürece de, ocaklar mezar olmaya devam edecektir.
Kar mantığıyla insan hayatını hiçe sayan zihniyetler için, muhakkak caydırıcı müeyyideler uygulanmalı ve sürekli denetimler artırılmalıdır. Aksi halde karanlıklara gömülmek gerçekten madencinin kaderi olacaktır.
Devlet adına sadece, burayı denetledim raporumu sundum mantığı, işveren için; benim işletmemde kaza olmaz mantığı, işçide; bana bir şey olmaz mantığı sendikada; bana gelen bir şikayet yok ben ne yapayım mantığı işlediği sürece, iş kazalarının sonu gelmez. Suçlu ya da sorumlu arar dururuz. Bu zincirleme birbirine bağlı bir yapı. İşte bu yüzden herkes taşın altına eline koyacak ve herkes sorumluluklarını yerine getirecek ki, suçlu ya da sorumlu aramaya gerek duyulmayacak .
Değerli katılımcılar,
Her meslekte ve hayatın her alanında eğitimin önemini biliyor ve önemsiyoruz ama madencilikte eğitim diğer bütün işkollarından daha önemli bir yer kapsıyor. Bilinçsizce yapılan ufacık bir hata, dönüşü olmayan kayıplara sebebiyet verebiliyor. Bilinçli hale gelebilmemiz için de bilgiye, eğitime ve bu konuda tecrübe sahibi uzmanların yönlendirmesine ihtiyacımız var.
İş güvenliği eğitimleri, sadece eğitimi veren ya da sorumluluk alanında bulunan kurumların çabasıyla sonuç alınacak bir yaklaşım da değil. Ancak işçilerce doğru uygulandığı takdirde etkili sonuçlara ulaşılabilir. İş güvenliği alanında yapılacak ilk iş ve alınacak en önemli önlem, eğitimdir.
Özellikle mesleki eğitim, bireyi alanında uzmanlaştıracak, alanında uzmanlaşmış kişi de riskleri bilme ve önleme kültürünü geliştirme yetisini kazanmış olacaktır. Araştırmalar gösteriyor ki kıdemli, tecrübeli ve eğitimli işçilerin kaza yapma ve kazaya uğrama oranları, tecrübesiz ve eğitimsiz işçilere göre daha düşüktür.
İstatistiksel veriler bu gerçeği ortaya koyuyorsa, bizler de eğitimin önemini kavramalı ve bu alandaki çalışmalarımızı hızlandırmalıyız.
Değerli katılımcılar,
Kazaların yaşanıyor olması, İş kazalarının önlenebilir olduğu gerçeğini değiştirmez. İş kazaları ve meslek hastalıkları önlenebilir. Toplum olarak bunu başarabilecek yetideyiz. Yeter ki duyarlılığımızı, çabamızı ve bu konudaki kararlılığımızı ortaya koyalım.
Devlet, işveren, sendikalar ve işçiler olarak el birliği ile, uyumlu bir şekilde çalıştığımız ve sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirdiğimiz zaman, burada iş kazalarını değil başarılarımızı konuşuyor olabiliriz.
Kıymetli katılımcılar,
Sözlerimi çok uzatmadan, herkese kazaların olmadığı, ölümlerin yaşanmadığı, refah dolu, huzurlu ve mutlu günler diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum”.