108. ILO Konferansına Genel Sekreterimiz Tamer Küçükgençay Katıldı
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 108. Uluslararası Çalışma Konferansı, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi'nde başladı.
Son yıllarda Cenevre'de düzenlenen en yüksek düzeyli uluslararası etkinlik olma özelliği taşıyan ILO konferansının ana teması "İyi bir iş ile daha iyi bir gelecek inşa etmek" olarak belirlendi.
Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın temsil ettiği konferansa, hükümet adına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, çalışan delegesi olarak Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), işveren delegesi olarak ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsilcileri , sendikamızdan da Genel Sekreter Tamer Küçükgençay katıldı.
Türkiye işçi delegesi ve Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, 13 Haziran 2019 Perşembe günü Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 108. ILO Konferansı'na hitaben bir konuşma gerçekleştirdi.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, "Kıdem tazminatı çalışanın emeğinin karşılığıdır. Bu hakkımızdan vazgeçmemiz ya da taviz vermemiz hiçbir şekilde söz konusu değildir" dedi.
Teknoloji ve bilişim sektöründeki gelişmeler nedeniyle bazı işlerin yok olma riskinin işsizlik sorununu ve sendikal örgütlenmenin geleceğiyle ilgili endişelerini artırdığını ifade eden Atalay, şunları söyledi:
"İnsan ve iş odaklı, sosyal yanı güçlü ve çevreyle uyumlu bir dönüşüm sürecini hayata geçiremezsek bunun bedelini işçi, işveren ve hükümetler hep birlikte ödemek zorunda kalacak. Bu noktada, ILO Yönetim Kurulu kararını oldukça isabetli buluyoruz. ILO'nun 100. yılında kabul edilecek güçlü bir ILO Bildirgesi işlerin geleceği ile ilgili belirsizliklere ışık tutacaktır. Bu bildirge insan onuruna yakışır iş ve daha adil bir dünya için önemli bir adım ve tüm çalışanlar için yeni bir umut olacaktır".
ILO'nun üçlü yapısıyla demokrasinin ve adaletin her yerde gelişmesine katkı sunabilecek ve sorunların üstesinden gelebilecek tek kuruluş olduğunu vurgulayan Atalay, "Dünyada 300 milyon insan bir işte çalışıyor olmasına rağmen yoksulluk içinde yaşamaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik neticesinde milyonlarca insan açlıktan, susuzluktan ve yoksulluktan ölürken ne gariptir ki bir kesim insan tokluktan ölmektedir. Yoksulluğu tamamen sona erdirecek, gelir adaletini sağlayacak bir ekonomik kalkınma, bütün ülkelerin önceliği olmalıdır" dedi.
Atalay, son dönemde bazı güçlerin döviz kurları üzerinden Türkiye ekonomisini yıpratacak oyunlar oynadığını ve bu durumun en çok çalışan kesimi olumsuz etkilediğini belirtti. Her gün dünyada 6 bin 500 işçinin iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle öldüğüne dikkati çeken Atalay, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Benim ülkemde de her gün 4 işçi iş kazası sonucunda ölmektedir. Artık iş kazaları nedeniyle yaşanan ölümlere hep birlikte bir son vermek zorundayız. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de kuralsız ve esnek çalıştırma modelleri yaygınlaşmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada esnekliğin işsizliğe ve yoksulluğa çare olmadığını hep birlikte görüyoruz. Asıl çare, iş dostu yatırımların artması, insan onuruna yaraşır işlerin çoğalmasıdır".
Kıdem tazminatının çalışanın temel hakkı olduğunun altını çizen Atalay, "Kıdem tazminatı çalışanın emeğinin karşılığıdır. Bu hakkımızdan vazgeçmemiz ya da taviz vermemiz hiçbir şekilde söz konusu değildir" dedi.
Atalay, alt işveren ilişkisinin hem kamuda hem de özel sektörde daima sorun olduğunu dile getirerek kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya geçirilmesinin Türk işçi hareketinin başarısı olduğunu anlattı. Buna rağmen KİT'lerde çalışan taşeron işçilerin hala kadro beklediğini bildiren ATALAY, kadroya alınan işçilerin ise toplu sözleşme ve sendikal haklardan tam olarak faydalanabilmeyi istediğini aktardı.
Atalay, sendikal örgütlenmeye de değinerek şöyle konuştu:
"Kamu ve özel sektörde sendikaya üye olan işçilerin işten atılmaması, üye olmak istedikleri sendikalara hiçbir baskı ve tehdit altında kalmadan üye olabilmeleri için gerekli koşullar sağlanmalıdır. Bu noktada tüm tarafların sorumluluğu bulunmaktadır. Sendikaların güçlü olmadığı yerde toplumsal barışı ve demokrasiyi tam olarak tesis etmek ve yaşatmak mümkün değildir".
Türkiye işçi hareketi olarak sosyal adaletin ve çalışma hayatının insan odaklı gelişiminin ancak ILO çatısı altında tesis edilebileceğine inandığını ifade eden Atalay, ILO çalışanlarına başarılar diledi ve çıkacak bildirgeyi kuvvetle destekleyeceklerini belirtti.
Atalay, kayıt dışı iş ve göçmenlerin kuralsız çalıştırılması gibi konularla daha fazla mücadele edilmesi gerektiğine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
"Ülkemde dört milyon Suriyeli göçmen yaşamakta ancak AB de dahil olmak üzere bazı ülkeler Suriyeli mültecileri denizlerde boğularak ölüme mahkum ettiler. Son beş yılda boğularak ölen Suriyeli göçmen sayısı 16 bindir. Bir haftada denizlerde boğulmaktan kurtardığımız mülteci sayısı 3 bindir".
Türkiye'de ve dünyada yaşanan terörü ve savaşları lanetleyen Atalay, şunları kaydetti:
"Bazı ülkelerin terör örgütlerine silah satmasına son vermesini istiyorum. Bu bölgelerde yaşanan acılara son vermek için uluslararası topluma acil önlem çağrısında bulunuyorum. Gelişmiş bazı batı ülkeleri ve özellikle ABD'nin, ülkemin hemen sınırındaki terör örgütlerine binlerce tır silah vermesini şiddetle kınıyorum. Ülkemde daha üç yıl önce yapılan 15 Temmuz hain darbe girişimini planlayanlar, uygulayanlar, bugün bu ülkelerin himayesi altında rahatça dolaşabilmektedir. Birkaç gün önce Hakkari'de terör örgütü PKK'nın saldırıları nedeniyle iki inşaat işçimiz hayatını kaybetti. Bir işçimiz yaralandı. Terör ve savaşlar devam ettiği sürece sendikaların sorunlarını gündeme taşımak da zor olmaktadır".