2013 YILI TEMSİLCİ SEMİNERİ BAŞLADI
HABER / DUYURU

2013 YILI TEMSİLCİ SEMİNERİ BAŞLADI

Türkiye Maden İş Sendikası -

Sendikamızın altı devre halinde gerçekleştireceği temsilci seminerleri Side'de, 20 Nisan 2013 günü, Genel Başkan Nurettin Akçul'un açış konuşmasının ardından başladı.

Genel Başkan Akçul'un yanı sıra Genel Sekreter Vedat Ünal ve Genel Eğitim Sekreteri Ahmet Çümen'in de katıldığı birinci devre seminerin açılışında konuşan Akçul şunları söyledi:

'Değerli yönetim kurulu arkadaşlarım, şubelerimizin değerli yöneticileri, değerli temsilci arkadaşlarım, değerli işçi arkadaşlarım,

Hepinizi sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Sevgili Arkadaşlarım,

Bizlerin varoluşunun anlamı olan, siz kıymetli arkadaşlarımla birlikte olmaktan büyük bir keyif aldığımı içtenlikle belirtmeliyim.

Sevgili Arkadaşlar,

Sendikamızın geçmişten beri değişmeyen geleneklerinden birisi sendikal eğitime önem verilmesidir. Uzun yıllardır, özel bir engel olmadığı sürece hemen her yıl temsilci seminerleri yapıldı. Temsilci seminerlerimiz sendikamızın temel bir eğitim geleneği haline geldi. Bu konuda geçmişten bugüne emeği geçen bütün yöneticileri minnetle anıyorum.

Biz yönetime geldikten sonra sendikal açıdan çok önemli olan bu eğitim geleneğine sahip çıktık. Sahip çıkmakla kalmadık, biraz daha ileriye götürme anlayış ve kararlılığında olduk. Bundan önce, Kuşadası'nda gerçekleştirdiğimiz seminere 950 arkadaşımızın katılımını sağlamıştık. Geçmiş yıllarda bu sayı 500-600 kişi arasında değişmekteydi. Bu yıl sendikal imkanlarımızı daha fazla zorlayarak sayıyı 1100'ün üzerine çıkardık. Her 20 üyemizden birisi bu temsilci seminerine katılmış olacak.

Değerli Arkadaşlar,

Bu seminerlerimizin, hocalarımızın bilgilerimizi yenilemelerinden daha fazla işlevleri oluyor. Bu seminerler sendikamızın örgütlü olduğu her işyerinden temsilci ve işçileri bir araya getiriyor. Birbirimizi tanıyoruz. Kaynaşıyoruz. Birlikte, bir arada olmanın keyfini yaşıyoruz. Seminerlerin teşkilatımızın birlik ve dayanışmasının gelişmesine çok büyük katkısı oluyor. Buradan sadece bilgilerimizi yenileyerek ayrılmıyoruz. Birbirimizi daha yakından tanıyarak, kaynaşarak ayrılıyoruz. Buna sosyal bilimde yatay iletişim diyorlar. Sendika içi demokrasinin ve dayanışmayı yükselten bir iletişim biçimi arkadaşlar.

Sevgili Arkadaşlarım,

Bu seminerlere katılma şansına sahip olan her 20 Türkiye Maden-İş sendikası üyesinden birisi olarak sizlere bazı sorumluluklar düşüyor. Bölgelerinize, işyerlerinize döndüğünüzde burada olmayan Maden-İş ailesinin aydınlanmasına, buradan aldığınız ışıkla yardımcı olacaksınız. Sendikamız çatısı altında örgütlü maden işçilerinin safları sıklaştırmasına katkı sağlayacaksınız.

Sevgili Arkadaşlar,

Sizler de izliyor ve yaşıyorsunuz. Sendikacılık planlı bir kampanyayla toplumun gözünde sevimsizleştirilmeye çalışılmaktadır. Sendikaların kötü örneklerle, uygunsuz sıfatlarla medyada, gündemde yer alması sağlanmaktadır. Böylece sendikalar toplumun gözünde değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. Amaç sendikaları zayıflatmak, işçi haklarındaki kazanımları yok etmek, emek sömürüsünü kolay hale getirebilmektir. Memleketi tam bir köle cennetine dönüştürmektir.

Size soruyorum: Siz sendikanın olmadığı işyerlerinde işverenlerin kendi rızasıyla hak verdiklerini gördünüz mü? Duydunuz mu? İşte bu nedenle aşırı kar hırslarının önünde tek engel olarak gördükleri sendikaları karalamakta, saldırmakta ve işçinin, halkın gözünde küçük düşürmeye çalışmaktalar. Öncelikle bizler bu sistemli saldırılara karşı uyanık olmalı, dimdik karşı durmalısınız. Sonra, diğer işçileri, sınıf kardeşlerinizi, çevrenizdeki insanları uyarmalısınız.

Değerli Arkadaşlar,

Sendika, sendika diyoruz ama nasıl bir sendika sorusunun da cevabını vermeliyiz. Sevgili arkadaşlarım, bizim anlayışımızdaki sendikanın en temel özelliği bağımsızlıktır. Siyasi iktidarlardan bağımsızlık, siyasi partilerden bağımsızlık, işverenlerden bağımsızlık. İktidar yandaşlığı varsa sendika sendika değildir. Parti yandaşlığı varsa sendika değildir. İşveren uzantısıysa sendika değildir. Bu konfederasyonlar için de geçerlidir. Hem yandaş olup, hem uzantı olup hem de işçinin, emekçinin hakkını savunamazsınız arkadaşlar. Olsanız olsanız, birilerinin kuyruğu olursunuz. Lanet olsun böyle sendikaya, sendikacılığa arkadaşlar. Bunlar sizinkiler gibi kömür, maden karası değil arkadaşlar, bunlar sendikacılığın yüz karası arkadaşlar, yüz karası. Sendikayı böyle okumalısınız ve işyerlerinizde, sendikalı olan olmayan işçilere bunları aktarmalısınız.

Değerli Arkadaşlar,

Yönetim olarak bizim anlayışımız, sürekli örgütlenmektir. İşkolumuzdaki sendikasız bütün maden işçilerini örgütlülüğümüz altına almaktadır. Sendikal örgütlülük sadece ücret ve sosyal haklar için değil, daha sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışmak için de olmazsa olmaz bir koşuldur arkadaşlar. Şunun da bilincinde olmalıyız ve sizler de olmalısınız. Bir işyerinde sendikanın gücü, salt o işyerindeki örgütlülüğe bağlı değildir. İşkolundaki örgütlülüğüne bağlıdır. Toplam üye sayısına bağlıdır. Hatta genel olarak konfederasyonun örgütlülük düzeyine, bütün sendikacılık hareketinin örgütlülük düzeyine bağlıdır. Bunun için sendikamıza hangi işyerinde olursa olsun üye olan bir işçi sendikamızın gücünü, dolayısıyla sizin mücadele gücünüzü artıracaktır. Sendikacılık hareketinin her kazandığı üye de bizim gücümüzü artıracaktır. Biz sendika olarak bu bilinçle çalışıyoruz arkadaşlar. Bir arkadaşınız, kardeşiniz olarak sizden bir isteğim olacak: Sizden, her birinizden bulunduğunuz yerde sendikamızın bir örgütlenme neferi, uzmanı gibi çalışmanızı istiyorum. Bunu yapacağınıza da yürekten inanıyorum.

Sendikalar olarak, ülkemize ve çalışma yaşamına medyanın çok büyük bölümünün göstermeye çalıştığı gibi bakarsak; her şeyin yolunda olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama göstermeye çalışılana değil de gerçekte olana, görülene, yaşanılana bakarsanız her şeyin yolunda olmadığını, özellikle biz işçiler açısından zor bir sürecin bizi beklediğini görürüz.

Seğerli Arkadaşlarım,

Hükümetin ilan ettiği ve 2023 yılına kadar adım adım uygulamayı planladığı Bir Ulusal İstihdam Stratejisi var. Bu strateji belgesinde daha fazla istihdam yaratmak ve işsizliği azaltmak için bir dizi uygulama öngörülüyor: Neler var bakalım:

Kıdem tazminatı fonu var. Kıdem tazminatı ile işsizliği azaltmanın, istihdamın ne ilgisi var diyeceksiniz. İşsiz açısından yok ama işveren açısından var arkadaşlar. Kıdem tazminatı ile işverenin bağını koparmak istiyorlar. Dolayısıyla, hem kıdem tazminatının sağladığı iş güvencesi başta olmak üzere işlevleri ortadan kaldırmak, hem kıdem tazminatı miktarını azaltmak, hem de işverenlerin yükünü hafifletmek istiyorlar. Biz buna hayır diyoruz, Türk-İş hayır diyor arkadaşlar. Türkiye'de fonların akıbetine bakarsak, kıdem tazminatı fonuna da gelecekte ne olacağını görmemize yeter arkadaşlar. Bugün işsizlik sigortası fonundan en az yararlananın işçiler olduğunu söyleyebiliriz.

Değerli Arkadaşlar,

Ulusal istihdam paketinde işçi simsarlığı var. Özel istihdam bürolarını etkin kılarak kiralık işçiliği çalışma hayatına hakim kılma niyeti var arkadaşlar, Eskinin ırgat çavuşluğu, amele çavuşluğu, iki sandalye, bir bilgisayardan oluşan büroya taşınacak. Adı özel istihdam bürosu olacak. İşi işçi kiralamak, bunun üzerinden komisyonunu almak olacak. Yabancı ülkeden de işçi getirip kiralayacak. Biz buna da hayır diyoruz arkadaşlar. Ulusal istihdam paketi bunlarla da bitmiyor. Taşeron meselesi var. Taşeron işçilerinin sözde haklarını güvence altına almak adına, taşeronun alanını genişletecekler. Daha önemlisi taşerona karşı yargı yolunu kapatmak istiyorlar.

Değerli Arkadaşlar,

Ülkemizde taşeronun daha fazla yaygınlaştırılmasına değil, tersine kontrol altına alınmasına, yasaklanmasına ihtiyaç var. Ben her konuşmamda 'Maden ocaklarında taşeron yasaklanmalı diyorum' arkadaşlar. Önce maden ocakları sonra bütün işyerlerinde yasaklanmalı. Taşerona karşı sendikacılık hareketi birlikte, dayanışma içinde mücadelesini yükseltmeli. Zonguldak'ta taşerona karşı yükselen tepki ülkenin her yanına yayılmalı.

Sizler daha iyi biliyorsunuz, yaşıyorsunuz. Madencilik dünyanın en zor işlerinden birisi. Özellikle yeraltı maden işçiliği ömür törpüsü bir iş. Maden işçileri çok yıpranırlar, bir iş kazasına kurban gitmez, sakat kalmaz ve emekli olurlarsa, ne yazık ki, emeklilikn çok uzun süre yararlanamazlar. Maden işçilerine erken emeklilik hakkı tanınmıştır, biliyorsunuz. 5510 sayılı yasa çıkıncaya kadar, bir maden işçisi 20 yıl yeraltında çalışınca emekli oluyordu. Ne yazık ki, çok çaba sarf edilmesine karşın, 5510 sayılı yasada yeraltı maden işçilerine de 55 yaş koşulu getirilmesinin önüne geçilemedi.

Bu düzenleme büyük bir hataydı. Zaten şimdi, yeraltı maden ocakları ihtiyaç duydukları işçiyi bile bulmakta güçlük çekiyorlar. Biz sendika olarak, işkolumuzdaki kamu işletmeleri ve özel sektör işletmelerinin de görüşlerini alarak bir yasa taslağı önerisi hazırladık. Bu taslakta sadece yeraltı maden işçilerinin kolay emekli olmalarını değil, onlar kadar olmasa da, yine de çalışma koşulları ağır olan yerüstü işçilerine de her çalışma yılına 90 gün eklenmesini istedik. Bu taslağı, hükümete, ilgili bakanlıklara, genel müdürlüklere, birçok milletvekiline, sektördeki kurumlara ve üniversitelerin ilgili bölümlerine gönderdik. Bu konuda ciddi bir çalışma yürütüyoruz. Dileğimiz ve isteğimiz hükümetin de bu konuya hassas yaklaşmasıdır.

Hükümetin programında çok yoğun bir özelleştirme var. Termik santraller de özelleştiriliyor. Seyitömer Termik Santralı ve kömür işletmesi özelleştirildi. Diğer santralları ve bunları besleyen kömür işletmelerini de özelleştirmek istiyorlar. Bugüne kadar 50 milyar doları aşkın özelleştirme yapıldı. Milletimizin öz malı güzide kuruluşların elden çıkarılmasından, 100 bini aşkın işsizden, 4-C garabetinden başka ne getirdi? KİT'ler, yollar, köprüler, limanlar bittikten sonra ne satılacak peki?

Sevgili Arkadaşlar,

Özelleştirme sadece, KİT'lerde çalışanları ilgilendirmiyor. Bütün ülkeyi, halkı, bütün çalışanları ilgilendiriyor. Her özelleştirilen kamu kuruluşu ile özel sektör çalışanları da zayıflatılıyor. Yapılan her özelleştirme sadece ülkemizden, milletimizden değil, işçilerin, sendikacılık hareketinin kazanımlarından da alıp götürüyor. İşsizlik üretiyor, yoksulluk üretiyor.

Önümüz çok da aydınlık görünmüyor. Gösterilen yerine gerçekte olana baktığımız zaman biraz da karanlık görünüyor. Ama zaten örgütlü güç, sendikalar karanlıkları aydınlığa çıkarmak için var. Ama aydınlığa çıkmak için güçlü olmak gerekiyor. Güçlü sendika, güçlü Türk-İş hareketi olmak gerekiyor.

Bunu her konuşmamda yineliyorum. Güçlü sendika için bir sürü şey sayabiliriz. Ama güçlü sendikanın ilk koşulu, üyelerinin tek ses-tek yumruk olabildiği sendikadır. Sendika kim dendiğinde, bütün üyeleri ben diyebilen sendikadır. Bütün farklılıkları işçi kimliğinde eritebilen üyelerin olduğu sendikadır. İşçilik bilinci, sınıf bilinci denilen şey de zaten budur.

Değerli Arkadaşlar,

Bugün her zamankinden daha çok sendikalara, örgütlü mücadeleye ve sorumluluk alan, bilinçli üyelere ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyaç sadece biz işçiler için değil. Bu ihtiyaç, haksızlıklara, sosyal adaletsizliklere, milletin, ülkenin çıkarlarının aleyhine gelişmelere, ülkenin bütünlüğüne, birliğine yönelen girişimlere karşı dur diyecek bir güçlü ses içindir. Bu güçlü ses ülkemizde, yine de ve ancak ve ancak sendikalar olacaktır arkadaşlar.

Bunun için örgütlenmeliyiz. Daha çok örgütlenmeliyiz. Saflarımızı sıklaştırmalı, sendikamıza, Türk-İş'e birbirimize daha fazla sahip çıkmalıyız. Unutmamanız gereken tek şey var: Güçlü sendikayı ayakta tutacak tek şey sizlersiniz. Zaman zaman, sendikanıza kırılabilir, gücenebilir, eksik bulabilirsiniz. Ama bunlar sendikanıza sahip çıkmanıza engel olmamalıdır. Ayrıca sendikanızla sizi karşı karşıya getirecek herkese ve her olaya karşı da son derece dikkatli olmalı ve oyuna gelmemelisiniz. Tekrar ediyorum arkadaşlar, sendika güçlü ise siz güçlüsünüz. Sizler maden işçisi kardeşlerim dipten gelen dalga gibisiniz. Dipten gelen dalga en güçlü dalgadır. Onun şiddetinin önünde hiçbir şey duramaz. Sendikacılık tarihi bunun örnekleriyle doludur. Yeter ki, birlik, dirlik içinde olalım, Yeter ki birbirimizin kollarını sımsıkı tutarak yürüyelim. Gerektiğinde bu gücü dosta, düşmana herkese gösterebiliriz.

Seminerimizin birliğimize, bütünlüğümüze, mücadelemize katkı sağlaması dileğimle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.'

Akçul'dan sonra sendikamız Eğitim Müdürü Dr.Fikret Sazak 'Sendikacılık Hareketinin Güncel Sorunları'nı anlattı.

İkinci gün ise, Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof.Dr. Kadir Arıcı 'Çalışma Hayatını Düzenleyen Yasalardaki Değişimler-Gelişmeler ve İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı anlattı.

Seminerin kapanış konuşmasını Genel Eğitim ve Araştırma Sekreteri Ahmet Çümen yaptı.

Seminerin ardından katılımcılara sertifikaları verildi.

Temsilci seminerleri sürüyor.