H.HÜSEYİN KAYŞABAŞI'NIN 3. ULUSLARARASI BOR SEMPOZYUMU'NUN İLK GÜNÜNDE YAPTIĞI KONUŞMA
BASIN AÇIKLAMASI

H.HÜSEYİN KAYŞABAŞI'NIN 3. ULUSLARARASI BOR SEMPOZYUMU'NUN İLK GÜNÜNDE YAPTIĞI KONUŞMA

Türkiye Maden İş Sendikası -
SENDİKAMIZ GENEL BAŞKANI H.HÜSEYİN KAYŞABAŞI'NIN 3. ULUSLARARASI BOR SEMPOZYUMU'NUN İLK GÜNÜNDE YAPTIĞI KONUŞMA

Sayın Milletvekilim,
Odalarımızın, Kitle Örgütlerimizin, İşletmelerimizin, Sendikalarımızın ve
Boren?in Değerli Yönetici ve Temsilcileri,
Değerli Akademisyenlerimiz,
Basınımızın Değerli Temsilcileri,

Konuşmama başlarken, öncelikle bu sempozyumu düzenleyen Maden Mühendisleri Odası, Uluslararası Bor Araştırma Enstitüsü ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum.Ben, sizlerin fazla zamanını almadan, konuşmamda önemli gördügüm birkaç noktanın altını çizmek istiyorum.

Değerli Konuklar,
Değerli Katılımcılar,
Sempozyum programına baktığımda borun çeşitli alanlarda kullanımına yönelik araştırmaları içeren çok sayıda sunuşun varlığını gördüm.Yalnızca bor madenlerinde çalışan işçilerin örgütlü olduğu bir sendika başkanı olarak değil, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak sunuş zenginliği beni gerçekten çok sevindirdi.

Türkiye?nin en büyük ulusal zenginliği olarak nitelendirebileceğimiz, bor madenlerinde yeterli katma değeri üretemediğimiz bir gerçektir.Birkaç yüz milyon dolarlık ihracata dayalı bir bir bor üretim ve pazarlama politikası ile yetinmemek gerektiği, bor pastasındaki uluslararası düzeydeki payımızı yükseltecek çalışmalar yapmamız gerektiği konusunda genel bir konsensüs olduğu da gerçektir.

Yıllarca sektörde örgütlü sendika olarak, sektördeki diğer bir çok kuruluş gibi bor madenlerinin kullanım alanını geliştirecek, ar-ge faaliyetlerinin yoğunlaştırılması gerektiğini dile getirdik. BOREN?in kurulması önemli bir aşamaydı.

Bugün, bu sempozyum kapsamında, sunuş sayısının yoğunluğu araştırma enstitüsünün kuruluşunun önemini gösteriyor.Dileğimiz ve beklentimiz bor konusundaki araştırma-geliştirme çalışmalarının yoğunlaşması ve endüstriyel olarak uygulanabilir sonuçları sağlayacak bir düzeye gelmesidir.

Değerli Katılımcılar,
Değerli Konuklar,
Bor konusundaki ar-ge çalışmaları ile ilgili olarak bir noktanın altını çizmek istiyorum.

Yaygın kullanılan enerji kaynaklarının çevre sorunlu niteliklerine, küresel ısınmaya ve bu kaynakların sınırlı ömrüne koşut olarak alternatif enerji kaynağı arayışları hızlandı.

Çevre sorunsuz, az atıklı ya da atıksız istikrarlı enerji kaynağı arayışları tüm dünyada gittikçe yoğunlaşıyor.

Araştırmalar borun bu süreçte en fazla gelecek vaad eden alternatif enerji kaynağı özelliği taşıdığını ortaya koyuyor.

Enerji kaynağı olarak borun kullanımı konusunda ABD'de yoğun araştırma ve araştırma sonuçlarına koşut uygulamalar yapıldığını az-çok biliyoruz.

Ülkemizde de bu çerçevede araştırmaların yoğunlaşması salt bora yeni kullanım alanı açmak ve katma değerini yükseltmek bazında önem taşımıyor.

Dünyayı adım adım felakete sürükleyen küresel ısınmanın en temel nedenlerinden birisine alternatif üreterek, dünyanın ve insanlığın devamını sağlamak bazında da büyük önem taşımaktadır.

Değerli Temsilciler,
Değerli Konuklar,
Bor madenleri konusunda gündemden bir türlü düşmeyen bir özelleştirme konusu var.

Her platformda yinelediğimiz gibi bir kez daha altını çizerek yinelemek isitiyorum:
Biz Türkiye Maden işçileri Sendikası olarak bor madenlerinin mevcut durumdaki gibi devlet eliyle üretilip pazarlanmasının, gerek ulusal çıkarlarımız açısından gerekse, madenlerin en rasyonel biçimde işletilip pazarlanması açısından vazgeçilemez bir statü olduğu düşüncesindeyiz.Bu çerçevede, zaman zaman çeşitli nitelendirmeler, adlandırmalar ve biçimler altında gündeme getirilen veya getirilmeye çalışılan bor madenlerinin özelleştirme girişimlerine karşıyız.

Çünkü, biz bor madenlerinin devlet eliyle işletilmediği dönemlerdeki durumunu da yakından biliyoruz.

Özel sermayenin elinde, borlarımızın uluslararası piyasalarda yerli madencilerin birbiriyle kırıcı rekabeti yüzünden sudan ucuz fiyatlarlar satıldığını, ulusal çıkarların hiçe sayıldığı bir dönem yaşandığını yakından biliyoruz.

Bor madenlerinin devletleştirilmesi, bor açısından yeni bir çağdır ve bu çağın geriye döndürülmesine izin verilemez.

Özelleştirmeye karşı sektörde sendika-meslek odaları ve diğer sivil toplum örgütlerinin tam bir konsensus içinde olması özelleştirme girişimlerine karşı en önemli settir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan,
Değerli Konuklar,
Bor madenlerinin devlet eliyle işletilip pazarlanmasını savunurken, özel sektör tamamen bu alanın dışında kalmalıdır demiyoruz.

Özel sektörümüz ne yazık ki, esas itibariyle bor madenlerinin topraktan çıkarılması ve bu çerçevede pazarlanması üzerine yoğunlaşmakta, bor kaynaklarımızın endüstriyel ürünlere dönüşümü ile fazla ilgilenmemektedir.

Özel sektörün esas olarak ilgilenmesi gereken alan borun katma değerini yükseltecek endüstriyel ürünlere dönüştürülmesi sürecidir.

Özel sektörümüzün bor pazarından pay alması için teknolojik yatırımlara, ar-ge çalışmalarına yönelmesi gerekmektedir.

Yani elini taşın altına koyması gerekmektedir. Bu konuda biliyoruz ki, az da olsa olumlu örnekler vardır.

Özel sektör, bu süreçte Eti Maden ve BOREN ile işbirlİğine gidebilir, entegre çalışabilir, teşvik edilebilir diye düşünüyoruz.

Değerli Katılımcılar,
Değerli Konuklar,
Bor işletmelerinde taşeronlaştırma ile yaşanan sinsi özelleştirmeye de dikkat çekmek istiyorum.

Bor işletmelerindeki taşeronlaştırma bu hızla giderse çok yakında Eti Maden?in yani devletin sadece levhası kalacak.

Yani, işletmeler adeta fiilen özelleştirilmiş olacak.Çünkü, taşeronlarca sağlanan işçilik, toplam istihdamın üçte birisini çoktan geçmiş durumda.

Yani, şimdiden Eti Maden'in veya devletin levhasının üçte biri gitmiş durumda.

Taşeron uygulaması sendikasızlaştırmanın, sinsi bir özelleştirmenin ve köle koşullarında çalışma düzeninin bir aracı olarak kullanılıyor.

Tabloyu tasvir etmeye gerek var mı bilmiyorum. Çünkü buradaki herkes taşeron işçiliğinin ne kadar içler acısı, vahşi bir sömürü düzeni olduğunu biliyor.

Devlet eliyle, devletin kurumu eliyle, vahşi sömürü düzeni yerleştirilemez.

Böyle bir düzenin de hiçbir geçerli açıklaması olamaz.

Bu sektördeki sendikalar, sivil kurumlar, meslek odaları olarak Bor madenlerini blok olarak devlet uhdesinden çıkarmaya yönelik özelleştirme girişimlerine karşı nasıl mücadele ediyorsak, karşı duruyorsak, bu işletmelerdeki sinsi özelleştirme olan taşeronlaştırmaya da karşı çıkmalıyız.

Bu sempozyumun beklenen sonuçları üretmesi dileklerimle, sempozyuma emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.