GENEL BAŞKAN İSMAİL ASLAN'IN 9 ARALIK GÜNÜ TOPLANAN BAŞKANLAR KURULU AÇIŞ KONUŞMASI
BASIN AÇIKLAMASI

GENEL BAŞKAN İSMAİL ASLAN'IN 9 ARALIK GÜNÜ TOPLANAN BAŞKANLAR KURULU AÇIŞ KONUŞMASI

Türkiye Maden İş Sendikası -

Değerli Başkanlar,
Sizleri şahsım ve yönetim kurulumuz adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Yeniden hepinize hoşgeldiniz diyorum.

Değerli Başkanlar,
Suni gündemler oluşturulsa da, açılımlar gündeme getirilse de, domuz gribi yüzlerce insanımızın canını alsa da, tıpkı güneşin balçıkla sıvanamadığı gibi temel gündem de unutturulamıyor.

Dünyanın, Türkiye nin temel gündemi küresel ekonomik kriz.

Evet Değerli Başkanlar,
Küresel ekonomik kriz, ülkemizi derinden etkilemeye devam etmektedir.

Ne yazık ki, henüz tünelin ucunda yorum yapacak bir ışık bile görünmemektedir.

İşyerleri kapanmaya devam etmektedir.

Küçük mağazadan, büyük fabrikalara kadar işletmeler kapanmaktadır.

Ocak-Ekim ayı arasında Ankara da tam 1.100 işyeri kapanmış.
İşsizlik yeniden ve hızla yükselmeye başlamıştır.
Hemen her evde bir işsiz vardır.
Her 4 gençten birisi işsizdir.
İş bulmaktan umudunu kesenler de eklendiği zaman işsiz sayısı 6 milyonu aşmaktadır.

Biz işsiz olmasak, kardeşimiz, çocuğumuz, çocuğumuz olmasa, yeğenimiz işsizdir.

5000 kişilik bir iş için 250 bin kişi sınava girmektedir.

Bu tek bir örnek bile işsizliğin vehametini açık biçimde ortaya koymaktadır.

Değerli Başkanlar,
Ekonomik kriz işsizliği artırmaktadır.

Ancak, hükümet de işsizlikle mücadele için etkili önlemler almamıştır.

İşsizlikle mücadele için devletin mutlaka istihdam yaratması gerekmektedir.

Amerika dan, İngiltere ye kadar ülkeler devlet eliyle istihdam yaratmaktadırlar.

Özellikle alt gelir gruplarının harcaması için para pompalanmaktadır.

Özel sektörün istihdamını teşvik edici önlemler yetmemektedir.

Değerli Başkanlar,
Hükümet adını tepkiler üzerine birkaç kez değiştirdiği bir açılım süreci başlatmıştır.

Başlangıçta terörü bitireceği, şehit cenazelerine son vereceği, akan kanı durduracağı umudu ile halkımızın büyük bölümü bu açılıma olumlu yaklaşmıştır.

Ancak, açılımın altının nasıl doldurulacağının belirsizliği açılıma temkinli yaklaşılmasına yol açmıştır.

Dağdan inen teröristlerin şaşalı karşılamalarla, seyyar yargılamalarla serbest bırakılması, terör örgütünün her gün yeni talepleri dile getirmesi, halkımızın tepkilerine neden olmuştur.

Bugün kabul etmek gerekir ki, ucu açık bu açılım, terör örgütü ve yandaşlarının beklentilerinin sürekli artmasına yol açmaktadır.

Terör örgütü liderinin hücresi birkaç santim küçüldü diye yandaşları eylem yapar hale gelmiştir.

Açılım süreci halkımızın, şehit ailelerinin tepkilerine ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü açısından kaygılara yol açmıştır.

Hükümet, bu gerilimleri azaltmak, halkımızın haklı tedirginliğini gidermek zorundadır.

Bunun için ucu açık bu süreci denetim altına almalı, açık ve net biçimde açılımın altını nasıl dolduracağını ilan etmesi gerekmektedir.

Yoksa ülkemizde önü alınamayacak bir gerilim ve kargaşaya doğru gidilmektedir.

Değerli Başkanlar,
Herhalde, 1990 lı yılların başından beri her toplantımızda mutlaka gündeme gelen, tek konu özelleştirmedir.

Özelleştirilmede gelinen noktayı kamudaki işçi sayısının 270 binlere düşmesi göstermektedir.

Geçen hafta şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı Şeker-İş Sendikası gazetelere sayfa sayfa ilan verdi.

Ne yazık ki, özelleştirmede her sendika kendi bacağından asılmak zorunda kaldı.

Ve hala da her sendika kendi bacağından asılmaya da devam ediyor.

Bakın Şeker-İş ilanla kamuoyu desteği arıyor.

Mevcut hükümet kendinden önceki hükümetlerin yaptığı tüm özelleştirmelerin toplamından daha fazla özelleştirme yaptı.

Elde avuçta ne varsa özelleştirme adı altında satılıyor.

TEKEL işletmeleri özelleştiriliyor veya kapatılıyor.

Sendikamızın örgütlü olduğu TEKEL Çamaltı Tuzlası da bu kapsam içinde.

Özelleştirilecek çok az kuruluş kaldı ve bunların da büyük çoğunluğu 2010 programında yer alıyor.

2010 programı bizi de termik santraller nedeniyle yakından ilgilendiriyor.

2010 programında 50 yi geçkin elektrik üretim santralı işletme hakkı devri yöntemiyle özelleştirme kapsamında yer alıyor.Ayrıca, milli piyango, otoyollar da sırada bekliyor.

Sularımız bile özelleştirme sürecinde.

Önümüzde bizi zor, mücadele isteyen günler bekliyor.

Elbetteki bu mücadelede sadece kendi bacağımızdan asılmak istemiyoruz.

Enerji işçileriyle ve sendikasıyla, dayanışma içinde mücadele etmek isteriz.

Bunun için biz ne fedakarlık gerekiyorsa yapmaya hazırız.

Değerli Başkanlar,
Biliyorsunuz Türk-İş in temsilcisi olarak İş-Kur yönetim kurulu üyeliğine getirildim.

Tabii ki, burada önemli olan şahsım değil, sendikamızın yönetim kurulu üyeliği hakkının devam etmesiydi.

Bu gelişmeyi, sendikamızın bu temsilinin ve kazanılmış hakkının devamı açısından önemli buluyorum.

Umarım bu görevi layıkıyla yaparız, işçilerin hak ve çıkarları doğrultusunda kararların alınmasına katkı sağlarız.

Değerli Başkanlar,
Hükümetin, son dönemde, genel olarak sivil toplum örgütleri, özelde de sendikalarla iyi ve yapıcı bir diyalog içinde olduğunu söyleyemeyiz.

2821 ve 2822 sayılı yasa taslağı hazırlığında işçi konfederasyonlarının görüşü alınmadı.

Ben yapıyorum olur anlayışı ile hareket edildi.

Son taslak gönderilerek görüş istendi.

Yine, sendikaların ısrarlarına karşın özel istihdam bürosu yasası çıkartıldı.

İş bırakan kamu çalışanlarını Başbakan soruşturmayla tehdit etti.

Benim de İş-Kur yönetim kurulu üyesi olarak katıldığım 3 lü danışma kurulu toplantısında Çalışma Bakanı haddini aşan sözler sarf etti.

Türk-İş Genel Başkanı gerekli cevabı verdi ve işçi konfederasyonları bundan böyle 3 lü danışma kurulu toplantılarına katılmayacaklarını açıkladılar.

Hükümet, sürekli sözünü ettiği sosyal diyalogu deyim yerindeyse sözde bırakan uygulamalar yapıyor.

Değerli Başkanlar,
Hükümetin bu tavrında demokratik anlayışı sindirememek kadar biraz da sendikaları bir toplumsal güç olarak görmemesi yatıyor.

Çünkü, sendikalar olarak sürekli, hem üye, hem de toplumsal etki bazında sürekli güç kaybediyoruz.

Sendikalar örgütlenme çalışması yapmıyor mu?

Elbette yapıyor ama mevcut yasalarla örgütlenme girişimlerinin çoğu olumsuz sonuçlanıyor.

Hükümetin 2821 ve 2822 sayılı yasaları değiştirirken, sendikal örgütlenmeye Avrupa Birliği standardı düzeyinde güvence getirmesi, yetki, toplu sözleşme prosedürünü sadeleştirmesi en büyük beklentimizdi.

Ancak, mevcut taslakta bunlar gerektiği kadar yer almadığı gibi, sendikal hayatı karmaşa içine sokabilecek bir dizi düzenleme yer alıyor:

Örneğin, işyeri sendikacılığına zemin hazırlayan, işyerinde yetki karmaşasına yol açabilecek düzenlemeler getirilmektedir.

Sendikal aidatın kaynaktan kesilmesi öngörülmektedir, ancak, işçinin bunun için işverene bildirimde bulunması istenerek, sendikaların üzerinde yine baskı kurmaya çalışılmaktadır.

Dileğimiz, beklentimiz, taslak hükümet tasarı haline gelmeden bu olumsuzlukların düzeltilmesidir.

Bu konuda konfederasyonumuz Türk-İş in ortaya koyacağı yaklaşım, girişimler önem taşıyor.

Değerli Başkanlar,
Söz örgütlenmeden açılmışken, tüm yasal ve idari kısıtlamaya karşın örgütlenme konusunda sendikamız bünyesindeki bir kısım olumlu gelişmelere de değinmek istiyorum.

Son dönemde şubelerimiz kanalıyla örgütlülüğümüz genişliyor.

Örgütlenme konusunda başarı sağlayan şubelerimizi kutluyorum.

Örgütlenme çabası içinde olan şubelerimize de başarı diliyorum.

Sendika olarak, örgütlenme konusunda bütün imkanlarımızı kullanıyoruz.

Kullanmaya da devam edeceğiz.

Örgütlenme ile ilgili projeler, kampanyalar geliştirme çabası içinde olacağız.

Değerli Başkanlar,
Örgütlü olduğumuz kamu işyerlerinde muvazzalı altişverenlere karşı hukuki ve idari çalışma sürüyor.

Siz şube başkanlarımızın da çaba ve ilgisiyle bu süreci en olumlu şekilde, mümkün olan kısa sürede sonuçlandırmak istiyoruz.

Bu konuda, yoğun çaba içinde olan şube başkanlarımız var.

Yine bu konuda mücadele vermiş olan ve vermeye devam eden şubelerimiz var.

Biz hep birlikteyiz.

Bunu da belirtmek istiyorum.

Değerli Başkanlar,

Biz yönetim olarak, sendikamızın her düzeyinde barış ve huzurun, dayanışmanın, işbirliğinin ve sonuç olarak sendikal istikrarın sürekli kılınması konusunda kararlılığımızı dile getiriyoruz.

Bu konuda sendikamız yakın geçmişte kötü tecrübeler yaşadı.

Bizim bunları yaşatmamakta kararlı olduğumuzu sürekli tekrarlıyoruz.

Yine hep tekrarladığım bir şey var: Seçimler bir araçtır.

Seçimlerin bir amaç haline getirilmesi, istikrarın bozulmasına yol açar.

Üyeye hizmete, mücadeleye zaman bırakmaz.

Sendikanın üye nazarındaki güvenini zedeler.

Biz yönetim olarak istikrarı bozucu bu girişimlerin karşısında yer aldığımızı bir kez daha belirteyim.

Değerli Başkanlar,
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Şimdi toplantımızın gündemine geçmek istiyorum.